MAKALELER – TK Hukuk ve Arabuluculuk https://www.tkhukuk.com.tr TK Hukuk ve Arabuluculuk Thu, 09 May 2024 06:51:45 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.3 https://www.tkhukuk.com.tr/wp-content/uploads/2024/02/cropped-TKhukuk-favicon-32x32.png MAKALELER – TK Hukuk ve Arabuluculuk https://www.tkhukuk.com.tr 32 32 Kentsel Dönüşüm https://www.tkhukuk.com.tr/kentsel-donusum/ https://www.tkhukuk.com.tr/kentsel-donusum/#respond Thu, 09 May 2024 06:51:45 +0000 https://www.tkhukuk.com.tr/?p=2850 Kentsel Dönüşüm Devamı »

]]>

Kentsel dönüşüm, şehirlerdeki eski veya riskli yapıların yenilenmesi, geliştirilmesi ve modernize edilmesi süreçlerini ifade eder. Bu süreç, mevcut yapıların yıkılarak yerlerine daha güvenli, estetik ve işlevsel binaların inşa edilmesini veya var olan yapıların iyileştirilmesini içerir. Kentsel dönüşüm projeleri genellikle şu amaçlarla gerçekleştirilir:

  1. Güvenlik: Deprem, yangın gibi doğal afetlere dayanıklı olmayan riskli yapıların dönüştürülmesi ile can ve mal güvenliğinin artırılması.
  2. Estetik ve İşlevsellik: Şehir estetiğini ve yaşam kalitesini artırmak, modern mimariye uygun yapılar oluşturmak.
  3. Sosyal ve Ekonomik Gelişim: Bölgenin sosyo-ekonomik koşullarını iyileştirmek, çevresel ve altyapısal düzenlemelerle yaşanabilir hale getirmek.
  4. Enerji Verimliliği ve Çevre Dostu Tasarımlar: Yeni teknolojiler kullanılarak enerji verimliliği yüksek, çevreye duyarlı yapılar inşa etmek.
  5. Hukuki ve Mülkiyet Düzenlemeleri: Mülkiyet haklarını düzenlemek, imar planlarını güncellemek ve hukuki çerçeveyi iyileştirmek.

Kentsel dönüşüm projeleri, yerel yönetimler, devlet otoriteleri, mülk sahipleri ve yatırımcılar gibi çok sayıda aktörü içerir. Bu süreç, genellikle yoğun planlama, müzakereler ve yasal düzenlemeler gerektirir. Bu nedenle, etkili bir kentsel dönüşüm yönetimi, halkın katılımı ve şeffaf süreçlerle desteklenmelidir.

Kentsel Dönüşüm Şartları

Kentsel dönüşüm süreçlerinde uyulması gereken bazı temel şartlar ve kriterler vardır. Bu şartlar, projenin amacına uygun olarak güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak için tasarlanmıştır. İşte kentsel dönüşüm projeleri için belirlenen başlıca şartlar:

  1. Riskli Alanların Tespiti: Kentsel dönüşüm süreci genellikle, binaların veya bölgelerin riskli olduğunun resmi olarak tespit edilmesiyle başlar. Bu tespit, teknik değerlendirmeler ve yapısal analizler sonucunda yapılır. Çalışmalar, ilgili belediyeler veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülebilir.
  2. Resmi Karar ve İlan: Bir bölge ya da yapı riskli olarak tespit edildikten sonra, kentsel dönüşüm projelerinin başlatılabilmesi için resmi karar alınır ve bu karar kamuoyuna ilan edilir. Bakanlar Kurulu veya belediyeler bu kararı verebilir.
  3. Yasal Uygunluk: Tüm kentsel dönüşüm projeleri, 6306 sayılı Kanun başta olmak üzere, ilgili diğer yasal düzenlemelere uygun olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır. Bu düzenlemeler, yapı standartları, çevresel etki değerlendirmeleri ve mülkiyet hakları gibi konuları kapsar.
  4. Mülk Sahipleri ile Anlaşma: Kentsel dönüşüm projelerinde, mülk sahipleri ile anlaşmalar yapılması gereklidir. Bu anlaşmalar, mülklerinin değerlendirilmesi, tazminatlar, yeniden yerleşim planları ve mülk sahiplerine sunulacak diğer haklar ve imkanlar hakkında olabilir.
  5. Finansman ve Destekler: Projelerin finanse edilmesi büyük önem taşır. Devlet tarafından sağlanan krediler, hibeler ve diğer finansal destekler, projelerin uygulanabilirliği için kritik olabilir. Ayrıca, projelere özel vergi indirimleri ve teşvikler de sağlanabilir.
  6. Katılımcı Süreç: Kentsel dönüşüm projelerinin planlama ve uygulama süreçleri, ilgili tüm tarafların katılımını içermelidir. Bu, projenin şeffaflığını ve topluluk desteğini artırır. Halkın görüşleri, projenin planlama aşamalarında dikkate alınmalıdır.
  7. Uygulama ve Denetim: Projelerin uygulanması sırasında, ilgili yasalara ve teknik standartlara uygunluk sürekli olarak denetlenmelidir. Yapı denetim firmaları ve resmi kurumlar tarafından sürekli kontroller yapılır.

Kentsel dönüşüm projeleri, yukarıda belirtilen şartlara ek olarak, yerel özelliklere ve ihtiyaçlara göre özelleştirilebilir. Bu projelerin başarısı, iyi planlama, etkili finansman ve tüm paydaşların etkin katılımına bağlıdır.

Kentsel Dönüşüm Kararı Nasıl Alınır ?

Kentsel dönüşüm kararı alınması, bir dizi adımdan ve çeşitli paydaşların katılımından oluşur. Bu süreç genellikle yerel yönetimler, merkezi hükümet ve ilgili diğer kurumlar tarafından yönetilir. Aşağıda kentsel dönüşüm kararı alınma sürecinin genel hatları yer almaktadır:

  1. Risk Tespiti ve Alan Belirleme: İlk adım, kentsel dönüşümün gerekliliğinin belirlenmesidir. Bu, genellikle teknik ekipler tarafından yapılan yapısal sağlamlık testleri ve risk değerlendirmeleri ile başlar. Deprem riski, yapıların eski veya yetersiz olması gibi faktörler bu değerlendirmeye dahil edilir.
  2. Ön Araştırma ve Planlama: Belirlenen alanlar için detaylı araştırmalar yapılır. Bu araştırmalar demografik analizler, sosyoekonomik değerlendirmeler ve çevresel etki değerlendirmelerini içerebilir. Ayrıca, bölgenin mevcut imar planları ve altyapı durumu incelenir.
  3. Stakeholder Görüşmeleri: Kentsel dönüşüm projeleri, bölge sakinleri, mülk sahipleri, işletmeler ve diğer ilgili taraflarla geniş kapsamlı istişareler gerektirir. Bu süreç, projenin kabul edilebilirliğini ve uygulanabilirliğini artırmak için kritik öneme sahiptir.
  4. Yasa ve Yönetmeliklere Uygunluk: Kentsel dönüşüm projeleri, ilgili yasalara ve yönetmeliklere uygun olarak planlanmalıdır. Bu, projenin hukuki geçerliliğini ve sürdürülebilirliğini sağlamak için önemlidir.
  5. Resmi Karar ve Onay Süreci: Yapılan planlamalar ve hazırlıklar sonrasında, kentsel dönüşüm kararı almak için yerel belediye meclisi veya ilgili devlet kurumlarına başvurulur. Bu kurumlar, projenin tüm yönleriyle uyumlu olduğunu değerlendirir ve onay verir.
  6. Finansman ve Kaynak Sağlama: Projeye başlamadan önce gerekli finansmanın sağlanması gerekmektedir. Bu, devlet fonları, özel yatırımlar veya krediler aracılığıyla olabilir.
  7. Uygulama: Tüm izinler alındıktan ve finansman sağlandıktan sonra, projenin uygulanmasına başlanır. Bu aşamada inşaat çalışmaları ve altyapı iyileştirmeleri gerçekleştirilir.
  8. Takip ve Değerlendirme: Projelerin uygulanması sırasında ve sonrasında, ilerlemenin izlenmesi ve değerlendirilmesi önemlidir. Bu, projenin amaçlarına ulaşıp ulaşmadığını anlamak ve gerekirse düzeltici önlemler almak için gereklidir.

Kentsel Dönüşüm Yasası/Kanunu

Kentsel dönüşüm süreçleri, özellikle “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” olarak bilinen ve daha çok “6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası” adıyla anılan yasa ile düzenlenir. Bu yasa, 2012 yılında kabul edilmiş olup, afet riski taşıyan alanlarda yaşayan insanların hayat ve mal güvenliğini artırmayı hedefler. Yasal çerçeve, riskli yapıların yenilenmesi ve bu bölgelerde yaşayanların güvenliğinin sağlanmasına yönelik düzenlemeler içerir.

6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasasının Başlıca Özellikleri:

  1. Riskli Alanların Belirlenmesi: Yasaya göre, Bakanlar Kurulu tarafından afet riski taşıyan bölgeler “riskli alan” olarak ilan edilebilir. Ayrıca, belediyeler veya il özel idareleri, belirli kriterlere göre riskli yapıları tespit edebilir ve bu yapılar için dönüşüm kararı alabilir.
  2. Riskli Yapıların Yıkımı ve Yeniden İnşası: İlan edilen riskli yapılar, ilgili yönetmelikler doğrultusunda yıkılabilir ve yerlerine modern, güvenli binalar inşa edilebilir. Bu süreçte, mülk sahiplerine çeşitli teşvikler ve finansal destekler sağlanabilir.
  3. Hak Sahiplerinin Korunması: Kanun, riskli alanlardaki mülk sahiplerinin, kiracıların ve diğer hak sahiplerinin korunması için çeşitli hükümler içerir. Bu, tazminat, geçici yerleşim yeri ve benzeri hakları kapsar.
  4. Finansal ve Vergisel Teşvikler: Kentsel dönüşüm projelerine katılan yatırımcılara ve mülk sahiplerine, vergi indirimleri, kredi imkanları ve diğer finansal teşvikler sunulabilir.
  5. Yapı Denetimi ve Standartlar: Yeniden inşa edilen yapılar, güncel deprem yönetmelikleri ve yapı standartlarına uygun olacak şekilde tasarlanmalıdır. Bu yapıların denetimi, yetkili yapı denetim firmaları tarafından yapılır.
  6. Katılımcı Süreç: Kanun, projelerin planlanması ve uygulanması süreçlerinde yerel halkın ve ilgili tarafların katılımını teşvik eder.

Kentsel dönüşüm yasası, Türkiye’nin deprem riski gibi doğal afetlerle başa çıkma kapasitesini artırmayı amaçlayarak, yaşam alanlarını daha güvenli ve yaşanabilir hale getirmeyi hedefler. Ancak, uygulamada karşılaşılan sorunlar ve eleştiriler de bulunmakta, bu nedenle yasa ve ilgili yönetmeliklerde zaman zaman güncellemeler yapılmaktadır.

Kentsel Dönüşüm Avukatı

Kentsel Dönüşüm Avukatı
Kentsel Dönüşüm Avukatları
Kentsel dönüşüm avukatı, kentsel dönüşüm projeleriyle ilgili hukuki süreçlerde danışmanlık ve temsilcilik yapan bir hukuk uzmanıdır. Bu tür avukatlar, bina sahipleri, kiracılar, yatırımcılar ve belediyeler gibi çeşitli tarafları temsil edebilirler. Kentsel dönüşüm, özellikle riskli veya eski yapıların yenilenmesi veya yerine yenilerinin inşa edilmesi süreçlerini içerir ve bu süreçler genellikle karmaşık hukuki ve finansal meseleler barındırır.

Kentsel dönüşüm avukatlarının işlevleri şunları içerir:

  1. Danışmanlık: Avukatlar, kentsel dönüşüm projelerinin planlama ve uygulama aşamalarında hukuki danışmanlık sağlarlar. Projelerin mevzuata uygunluğunu kontrol eder ve uygunluk konusunda rehberlik yaparlar.
  2. Sözleşme Hazırlama ve İnceleme: Sözleşmelerin ve anlaşmaların, müvekkillerin çıkarlarını koruyacak şekilde düzenlenmesini sağlarlar.
  3. Temsil: Mahkemelerde ve diğer resmi kurumlarda müvekkillerini temsil ederler. Kentsel dönüşüm sürecinde çıkabilecek anlaşmazlıklarda hukuki destek sunarlar.
  4. Hak Arama: Yapı sahiplerinin ve kiracıların haklarının korunması adına gerekli hukuki mücadeleyi verirler. Özellikle mülkiyet hakları ve tazminat gibi konularda aktif rol alırlar.
  5. Müzakere ve Arabuluculuk: Taraflar arasında çıkan uyuşmazlıkları çözmek için müzakerelerde bulunur ve arabuluculuk yaparlar.

Kentsel dönüşüm projeleri, bireylerin ve toplulukların yaşam alanlarını doğrudan etkilediği için, bu projelerin yürütülmesi sırasında yaşanabilecek hukuki problemleri çözmek üzere uzmanlık gerektirir. Kentsel dönüşüm avukatları, bu süreçte hukuki koruma sağlamak ve projelerin adil bir şekilde ilerlemesini garantilemek için kritik bir rol oynar.

Kentsel Dönüşüm Avukatlık Ücreti

Kentsel Dönüşüm Avukatlık Ücreti
Kentsel Dönüşüm Avukatlık Ücreti ve Diğer Masraflar

Kentsel dönüşüm projelerinde avukatlık ücretleri, avukatın deneyimi, hizmetin kapsamı, bölge ve söz konusu hukuki işlemin karmaşıklığı gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir. Avukatlık ücretleri genellikle iki ana kategori altında değerlendirilir: danışmanlık ücretleri ve dava ücretleri.

1. Danışmanlık Ücretleri

  • Kentsel dönüşüm projelerinde avukatlar, risk değerlendirme, sözleşme hazırlama ve revizyonu, müzakereler ve resmi işlemler gibi konularda danışmanlık hizmeti sunarlar.
  • Danışmanlık ücreti, genellikle sabit bir ücret veya saatlik ücret şeklinde olabilir. Saatlik ücretler genellikle avukatın deneyimine ve hizmetin karmaşıklığına göre belirlenir.

2. Dava Ücretleri

  • Eğer kentsel dönüşüm süreci sırasında anlaşmazlık yaşanır ve konu mahkemeye taşınırsa, avukatlar dava sürecini yönetir.
  • Dava ücretleri, genellikle davayı kazanma durumuna bağlı olarak belirlenen başarı ücreti ile birleşik bir yapıda olabilir. Ayrıca, sabit bir ücret veya toplam dava değerinin bir yüzdesi şeklinde de anlaşılabilir.

3. Genel Ücret Aralıkları

  • Türkiye’deki avukatlık ücretleri büyük şehirlerde ve karmaşık hukuki işlemlerde daha yüksek olabilir.
  • Kentsel dönüşüm projeleri genellikle uzun sürebilir ve birden fazla hukuki işlemi içerebilir, bu yüzden toplam maliyeti etkileyen birçok faktör bulunmaktadır.

Avukatlık ücretleri hakkında daha kesin bilgi almak için, ilgili avukat veya hukuk bürosu ile doğrudan iletişime geçmek ve bir ön görüşme yapmak en iyisidir. Bu görüşme sırasında hizmetlerin kapsamı, tahmini süre ve maliyetler gibi konular detaylı olarak ele alınabilir. Bu süreçte tecrübeli avukatlarımızdan destek ve bilgi alabilirsiniz.

Kentsel Dönüşüm Kredisi Nedir ?

Kentsel dönüşüm kredisi, eiskli yapıların yıkılması ve yerlerine daha güvenli binaların inşa edilmesi amacıyla verilen, devlet destekli bir finansman aracıdır. Bu krediler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenen kriterlere göre riskli olduğu tespit edilen binaların sahiplerine veya inşaat şirketlerine verilir. Kentsel dönüşüm projelerinin maliyetlerini karşılamak ve bu tür projeleri teşvik etmek için kullanılır.

Kentsel Dönüşüm Kredisinin Özellikleri

  1. Amaç: Kentsel dönüşüm kredilerinin temel amacı, deprem riski gibi doğal afet riskleri nedeniyle güvensiz olan yapıların dönüştürülmesini finanse etmektir.
  2. Kimler Yararlanabilir: Bu kredilerden, kentsel dönüşüm projelerinde yer alan mülk sahipleri, kat malikleri, inşaat şirketleri ve geliştiriciler yararlanabilir. Kredi, genellikle projenin özelliklerine ve yasal uygunluk durumuna bağlı olarak verilir.
  3. Kredi Koşulları: Kentsel dönüşüm kredileri, genellikle uygun faiz oranları ve geri ödeme koşulları ile sunulur. Devlet tarafından faiz desteği sağlanabilir, bu da kredinin maliyetini düşürür.
  4. Nasıl Başvurulur: Kredi başvuruları, ilgili belediye veya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri aracılığıyla yapılabilir. Başvuru süreci, gerekli belgelerin toplanması ve bir dizi değerlendirme sürecini içerir.
  5. Kullanım Alanları: Elde edilen finansman genellikle yıkım, inşaat ve altyapı geliştirme çalışmaları gibi doğrudan projenin uygulanması ile ilgili maliyetleri karşılamak için kullanılır.

Kentsel Dönüşüm Kredisinin Avantajları

  • Ekonomik Destek: Kentsel dönüşüm kredileri, büyük ölçekli yenileme projelerinin mali yükünü hafifletir.
  • Güvenli Yapılar: Bu krediler, daha güvenli ve modern yapıların inşasını teşvik eder, böylece doğal afetlere karşı daha dayanıklı alanlar oluşturulur.
  • Yasal ve Teknik Danışmanlık: Kredi süreci genellikle teknik ve yasal danışmanlık hizmetleri ile desteklenir, bu da projelerin daha etkili ve düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlar.

Kentsel Dönüşüm Yarısı Bizden Nedir ?

“Kentsel Dönüşüm Yarısı Bizden” ifadesi, kentsel dönüşüm projelerine yönelik devlet desteklerini ifade etmek için kullanılır. Bu destek, genellikle kentsel dönüşüm projelerinin maliyetlerinin bir kısmını devletin üstlenmesi anlamına gelir. Bu tür destekler, projelerin uygulanabilirliğini artırarak daha fazla mülk sahibinin riskli yapılarını yenilemesine veya yıkıp yeniden inşa etmesine olanak sağlar.

“Yarısı Bizden” Desteğinin Özellikleri:

  1. Faiz Desteği: Devlet, kentsel dönüşüm kredileri için faiz desteği sağlayabilir. Bu destek, kredi faizlerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması şeklinde olur. Örneğin, banka kredilerinin faiz oranlarının yarısı veya belirli bir yüzdesi devlet tarafından ödenerek, mülk sahiplerinin yükü hafifletilir.
  2. Maliyet Paylaşımı: Kentsel dönüşüm projelerindeki bazı maliyetler, direkt olarak devlet tarafından karşılanabilir. Bu, inşaat maliyetlerinin, yıkım giderlerinin veya altyapı yatırımlarının bir kısmını içerebilir.
  3. Vergi Muafiyetleri ve İndirimler: Kentsel dönüşüm projelerine katılan mülk sahipleri ve yatırımcılar için çeşitli vergi muafiyetleri ve indirimler sağlanabilir. Bu, gelir vergisi indirimleri, KDV muafiyetleri veya emlak vergisi indirimleri şeklinde olabilir.
  4. Teknik ve Hukuki Destek: Devlet, kentsel dönüşüm projeleri için teknik ve hukuki danışmanlık desteği de sağlayabilir. Bu, projenin planlanması, yönetilmesi ve uygulanması süreçlerinde gereken profesyonel destekleri kapsar.

Yararlanma Koşulları:

  • Riskli Yapı Tespiti: Destekten yararlanabilmek için, ilgili yapıların resmi olarak riskli yapılar kapsamında tespit edilmiş olması gerekmektedir.
  • Proje Uygunluğu: Desteklenen projelerin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın belirlediği kriterlere ve standartlara uygun olması şarttır.
  • Başvuru Süreci: Mülk sahipleri veya yatırımcılar, ilgili belediye veya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri aracılığıyla destek programlarına başvuruda bulunabilirler.

Bu tür destekler, kentsel dönüşüm projelerinin teşvik edilmesi ve daha geniş kapsamlı bir yenileme sürecinin gerçekleştirilmesi için önemlidir. “Yarısı Bizden” gibi ifadeler, devletin bu sürece olan katkısını vurgulamak için kullanılır ve projelerin mali yükünün azaltılmasına yardımcı olur.

Kentsel Dönüşüm Kira Yardımı Kimler Alabilir ?

Kentsel dönüşüm kapsamında kira yardımı, riskli yapıların yenilenmesi sürecinde evlerini terk etmek zorunda kalan kiracılar ve mülk sahiplerine sağlanan bir destektir. Kentsel dönüşüm projeleri sırasında mevcut konutlarını boşaltmaları gereken kişilere, geçici bir süre için maddi destek olarak sunulur. Bu yardımın amacı, dönüşüm sürecinde mağduriyet yaşamalarını önlemek ve geçici barınma sorunlarını hafifletmektir.

Kira Yardımı Alabilecek Kişiler:

  1. Riskli Yapılarda Oturan Mülk Sahipleri: Riskli olarak belirlenen binalarda oturan ve bu binaların yıkılması veya yeniden inşası gereken mülk sahipleri, kira yardımından faydalanabilirler.
  2. Kiracılar: Riskli yapıda kiracı olarak oturan bireyler de, bina yeniden inşa edilene kadar kira yardımı alabilirler.
  3. İşyeri Sahipleri ve Kiracıları: Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında etkilenen işyeri sahipleri ve kiracıları da bu yardımı alabilirler.

Kira Yardımının Özellikleri:

  • Miktar: Kira yardımının miktarı, bölgesel pazar koşullarına ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenen kriterlere göre değişiklik gösterir.
  • Süre: Kira yardımı, genellikle yıkım ve inşaat sürecinin tamamlanmasına kadar olan süre için verilir. Bu süre, proje boyutuna ve ilerleme hızına bağlı olarak değişebilir.

Başvuru Süreci:

  • Riskli Yapı Tespiti: İlk olarak, yapı riskli olarak tespit edilmeli ve resmi olarak bu statüye alınmalıdır.
  • Başvuru: Kira yardımı için gerekli başvurular, ilgili belediye veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yapılmaktadır.
  • Belgeler: Başvuru sırasında, kimlik belgesi, tapu veya kira kontratı gibi belgeler sunulmalıdır.

Kentsel Dönüşüm Teşvikleri

Kentsel Dönüşüm Teşvikleri
Kentsel Dönüşüm Teşvikleri Nelerdir ?

Kentsel dönüşüm projeleri, bölgesel ve ulusal düzeyde birçok teşvikle desteklenmektedir. Bu teşvikler, riskli alanların yeniden geliştirilmesini hızlandırmak, mülk sahiplerini ve yatırımcıları cesaretlendirmek ve daha güvenli, modern altyapılara geçişi kolaylaştırmak için tasarlanmıştır. İşte Türkiye’de kentsel dönüşüm projeleri için sağlanan başlıca teşvikler:

1. Finansal Destekler

  • Kentsel Dönüşüm Kredileri: Devlet destekli bankalar aracılığıyla verilen düşük faizli krediler, projenin finansmanında önemli bir rol oynar. Bu krediler, yıkım ve inşaat maliyetlerini karşılamak için kullanılabilir.
  • Faiz Desteği: Devlet, kentsel dönüşüm kredileri için faiz desteği sağlayarak, mülk sahiplerinin ve yatırımcıların yükünü hafifletir. Bu, faiz oranlarının bir kısmının devlet tarafından karşılanması anlamına gelir.

2. Vergi Teşvikleri

  • KDV Muafiyeti: Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında yapılan inşaat çalışmaları için KDV muafiyeti sağlanabilir.
  • Emlak Vergisi İndirimi: Dönüşüm projelerine dahil olan mülkler için emlak vergisi indirimleri uygulanabilir.
  • Gelir Vergisi İndirimi: Yatırımcılar ve mülk sahipleri, elde ettikleri kazanç üzerinden vergi indirimlerinden faydalanabilir.

3. Teknik ve Danışmanlık Hizmetleri

  • Planlama ve Proje Desteği: Devlet, kentsel dönüşüm projelerinin planlanması ve uygulanması süreçlerinde teknik destek ve danışmanlık hizmetleri sunabilir. Bu, projelerin daha etkin yönetilmesine yardımcı olur.

4. Yasal Kolaylıklar

  • İmar Hakları ve Planlama Esnekliği: Kentsel dönüşüm projeleri için özel imar hakları tanınabilir. Bu, inşaat yoğunluğu ve yükseklik gibi konularda esneklik sağlar.
  • Hızlandırılmış İzin Süreçleri: Proje onay süreçlerinin hızlandırılması, inşaat izinlerinin daha hızlı verilmesi gibi düzenlemeler, projelerin daha çabuk başlamasına ve tamamlanmasına olanak tanır.

5. Barınma ve Kira Yardımı

  • Geçici Barınma Yardımı: Dönüşüm sürecinde evlerini boşaltan kiracılar ve mülk sahipleri için geçici barınma veya kira yardımı sağlanabilir.
  • Taşınma Desteği: Taşınma masraflarının bir kısmının karşılanması, etkilenen bireyler için ekonomik bir rahatlama sağlar.

Bu teşvikler, kentsel dönüşüm projelerinin başarıya ulaşmasını sağlamak ve riskli yapıların modern ve güvenli yapılarla değiştirilmesi sürecini teşvik etmek amacıyla kritik öneme sahiptir. Ancak, bu teşviklerin etkin kullanımı ve yönetimi, projelerin genel başarısı için önemlidir.

Kentsel Dönüşüm Tahliye Süresi

Kentsel dönüşüm projelerinde tahliye süresi, bina veya bölgenin riskli olduğunun tespit edilmesinden sonra başlar ve genellikle projenin yürütülme şekline bağlı olarak değişir. Türkiye’deki kentsel dönüşüm yasaları çerçevesinde, tahliye süresi ve ilgili süreçler aşağıdaki adımları içerir:

1. Riskli Yapı Tespiti

Riskli yapı tespiti yapıldıktan sonra, yapı sahiplerine ve kiracılara bu durum tebliğ edilir. Bu tebliğ, tahliye sürecinin başlangıcı için resmi bir başlangıç noktasıdır.

2. Tahliye Kararı ve Tebliği

Riskli yapı olarak belirlenen binalar için, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya ilgili yerel yönetim birimleri tarafından tahliye kararı çıkarılır. Tahliye kararı, binanın boşaltılması için verilen süreyi ve tahliye işleminin yasal dayanaklarını içerir. Tahliye kararı, mülk sahiplerine ve kiracılara resmi olarak tebliğ edilir.

3. Tahliye Süresi

Tahliye kararının tebliğinden sonra başlayan süre, genellikle projenin özelliklerine ve yerel yönetimlerin belirlediği politikalara bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Türkiye’de bu süre genellikle 30 gün ile 6 ay arasında değişebilir. Ancak, duruma göre bu süre uzatılabilir veya kısaltılabilir.

4. Kira Yardımı ve Geçici Barınma

Tahliye sürecinde, etkilenen sakinlere geçici barınma veya kira yardımı sağlanabilir. Bu yardımlar, tahliye sürecinin başlamasıyla birlikte verilmeye başlanır ve genellikle yeni binaların inşası tamamlanıncaya kadar devam eder.

5. İtiraz ve Hukuki Süreç

Tahliye kararına karşı itiraz edilmesi durumunda, bu itirazlar mahkemelerde değerlendirilir ve tahliye süresi bu süreçlerin sonuçlarına göre etkilenebilir. İtirazlar genellikle tahliye sürecini uzatabilir.

6. Yeniden İnşa ve Taşınma

Yapıların yeniden inşası tamamlandıktan sonra, eski sakinlerin yeni yapıya taşınması için belirli bir süre tanınır. Bu süre, genellikle projenin tamamlanma durumuna ve taşınma koşullarına bağlıdır.

Kentsel dönüşüm tahliye süreci, sakinlerin mağdur olmamaları ve sürecin adil bir şekilde yürütülmesi için dikkatle yönetilmesi gereken bir süreçtir. Bu süreç, yerel yasalara, projenin özelliklerine ve bireysel durumlara göre farklılık gösterebilir.

Kentsel Dönüşümde Dükkan Sahiplerinin Hakları Nelerdir ?

Kentsel dönüşüm projeleri, sadece konut sahiplerini değil, aynı zamanda dükkan ve işyeri sahiplerini de etkileyebilir. Türkiye’deki kentsel dönüşüm süreçlerinde dükkan sahiplerinin hakları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenen yasal çerçevede korunmaktadır. İşte dükkan sahiplerinin kentsel dönüşüm projeleri kapsamında sahip olduğu temel haklar:

1. Bilgilendirme ve Katılım Hakkı

Dükkan sahipleri, kentsel dönüşüm projelerinin planlama ve uygulama aşamalarında bilgilendirilmeli ve sürece dahil edilmelidir. Bu, projenin etkileri, süreçler ve zaman çizelgeleri hakkında şeffaf bilgilerin sağlanmasını içerir.

2. Maddi Tazminat veya Yerine Koyma Hakkı

Eğer dükkan yıkılıyorsa, dükkan sahiplerine genellikle maddi tazminat veya benzeri bir dükkanla değiştirme seçeneği sunulur. Tazminat miktarı, dükkanın mevcut piyasa değeri ve işletmenin yıkımdan ötürü uğrayabileceği zararlar dikkate alınarak hesaplanır.

3. Kira Yardımı

Dükkan yıkılıp yeniden inşa edilirken, dükkan sahiplerine geçici bir süre için kira yardımı sağlanabilir. Bu yardım, dükkan sahiplerinin geçici bir yerde işlerini sürdürebilmeleri için finansal destek olarak verilir.

4. İşlerin Devamlılığı İçin Destek

Kentsel dönüşüm projeleri, işletmelerin devamlılığını tehdit edebilir. Bu nedenle, projeler sırasında işletmelerin faaliyetlerine devam edebilmesi için geçici çözümler ve destekler sağlanabilir.

5. İtiraz ve Dava Açma Hakkı

Dükkan sahipleri, kendilerine sunulan koşulların adil olmadığını düşünüyorlarsa, tahliye, tazminat ve diğer işlemlere itiraz etme hakkına sahiptir. İtirazlarını ilgili yerel yönetimlere veya yargı mercilerine taşıyabilirler.

6. Yeniden İşyeri Sahibi Olma Hakkı

Yıkımın ardından inşa edilen yeni yapıda, dükkan sahiplerine yeniden işyeri sahibi olma fırsatı sunulabilir. Bu, genellikle öncelikli hak olarak değerlendirilir ve yeni yapıdaki ticari alanlarda yer alma şansı verilir.

Kentsel Dönüşüm Uzmanı Nedir ve Nasıl Olunur ?

Kentsel dönüşüm uzmanı, kentsel dönüşüm projelerinin planlanması, uygulanması ve yönetilmesi konusunda uzmanlaşmış bir profesyoneldir. Bu kişiler, şehir planlama, mimarlık, inşaat mühendisliği, hukuk, çevre bilimi ve gayrimenkul geliştirme gibi alanlarda bilgi sahibi olabilirler ve genellikle çok disiplinli bir yaklaşım benimserler. Kentsel dönüşüm uzmanlarının ana görevi, riskli yapıların güvenli ve modern yapılarla yenilenmesi sürecini etkili bir şekilde yönetmek ve ilgili tüm paydaşların işbirliğini sağlamaktır.

Kentsel Dönüşüm Uzmanı Olmak İçin Gerekenler:

  1. Eğitim:
    • Kentsel dönüşüm uzmanı olmak için genellikle şehir ve bölge planlama, mimarlık, inşaat mühendisliği, çevre mühendisliği veya gayrimenkul yönetimi gibi alanlarda üniversite düzeyinde eğitim almak gerekir.
    • Lisans derecesi bu pozisyon için temel bir gerekliliktir, ancak bazı durumlarda yüksek lisans derecesi (örneğin şehir planlama veya kentsel tasarım alanında) tercih edilebilir.
  2. Deneyim:
    • Kentsel dönüşüm projelerinde çalışma deneyimi, bu alanda uzmanlaşmak için çok önemlidir. Deneyim, kamu veya özel sektörde, planlama ofislerinde, inşaat şirketlerinde veya gayrimenkul geliştirme şirketlerinde edinilebilir.
    • Staj yapmak veya junior pozisyonlarda çalışmak, sektördeki bilgi ve becerileri geliştirmek için iyi bir başlangıç olabilir.
  3. Sertifikalar ve Lisanslar:
    • İlgili mesleki sertifikalar, kentsel dönüşüm uzmanlarının uzmanlık alanlarını belgelemelerine ve mesleki gelişimlerini göstermelerine yardımcı olabilir. Örneğin, çeşitli planlama ve inşaat yönetimi sertifikaları mevcuttur.
    • Türkiye’de bazı uzmanlık alanları için lisans gerekebilir, bu yüzden ilgili yasal ve mesleki şartları karşılamak önemlidir.
  4. Beceriler:
    • Proje yönetimi, analitik düşünme, problem çözme, müzakere ve iletişim becerileri, kentsel dönüşüm uzmanları için hayati önem taşır.
    • Ayrıca, yerel yönetmelikler, yasalar ve kentsel planlama ilke ve uygulamalarına dair güçlü bir anlayışa sahip olmak gereklidir.
  5. Sürekli Öğrenme:
    • Kentsel dönüşüm, sürekli değişen bir alan olduğu için, en son trendler, teknolojiler ve yönetmelikler hakkında güncel kalmak önemlidir. Bu amaçla düzenlenen seminerlere, konferanslara katılmak ve ilgili literatürü takip etmek yararlı olabilir.

Bina Kentsel Dönüşüme Nasıl Girer ?

Bir bina veya eski bina kentsel dönüşüm sürecine, öncelikle riskli yapı olarak tespit edilmesiyle başlar. İşte kısaca bu sürecin adımları:

1. Risk Tespiti

  • Bina, teknik uzmanlar veya inşaat mühendisleri tarafından yapısal olarak değerlendirilir. Bu değerlendirme sırasında, binanın deprem, yangın gibi afetlere karşı dayanıklılığı incelenir.
  • Eğer bina, yapısal olarak yetersiz veya tehlike arz ediyor ise “riskli yapı” olarak tespit edilebilir.

2. Başvuru ve Resmi İşlemler

  • Bina sahipleri veya yöneticileri, ilgili belediye veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuruda bulunarak binanın riskli yapı olarak tespit edilmesi için resmi süreci başlatır.
  • Resmi tespit sonrası, bina resmen “riskli yapı” olarak kayıtlara geçer.

3. Karar ve Uygulama

  • Riskli yapı olarak tespit edilen bina için, kentsel dönüşüm kararı alınır. Bu karar, binanın yıkılıp yeniden yapılmasını veya mevcut yapının güçlendirilmesini içerebilir.
  • Kararın alınmasının ardından, dönüşüm projesi başlatılır ve uygulamaya konulur.

4. Finansal Destek ve Teşvikler

  • Kentsel dönüşüm sürecine giren binalar için çeşitli devlet destekleri ve teşvikler sağlanabilir. Bu destekler, projenin finansmanı ve teşvik edilmesi için kullanılabilir.

Bu süreç, bina sahipleri, kiracılar ve ilgili tarafların işbirliği ve koordinasyonunu gerektirir. Ayrıca, süreç boyunca yasal düzenlemelere ve yönetmeliklere uyulması önemlidir.

Kentsel Dönüşümde Kaçak Katların Durumu

Kentsel dönüşüm projelerinde kaçak katlar, yani imar planlarına ve mevcut yasalara uygun olmayan yapı eklemeleri, genellikle büyük bir sorun teşkil eder. Kaçak katların durumu, projenin yürütülmesi ve yasal süreçler açısından dikkatle ele alınması gereken bir konudur. İşte bu durumun genel bir değerlendirmesi:

1. Kaçak Katların Tespiti

  • Kentsel dönüşüm sürecinde yapılan ilk değerlendirmelerde, binaların mevcut durumları incelenir ve kaçak katlar gibi izinsiz yapılar tespit edilir. Bu tespit, ilerleyen süreçlerde alınacak kararlar için önemli bir veri sağlar.

2. Yasal İşlemler

  • Kaçak katlar, yerel imar yasalarına aykırı olduğundan, bu tür yapılar genellikle yıkılması gereken bölümler olarak değerlendirilir. Kentsel dönüşüm projeleri, bu tür yasal olmayan yapıların düzeltilmesi için bir fırsat olarak görülür.
  • Bina sahiplerine, kaçak yapıların yıkımı ve yasal süreçlere uyum sağlama konusunda bilgilendirme yapılır.

3. Kaçak Katların Yıkımı

  • Genellikle, kentsel dönüşüm projeleri kapsamında kaçak katlar yıkılır. Bu yıkım, genel yapısal güvenlik ve yasal uyumluluk açısından zorunlu bir adımdır.

4. Maliyet ve Tazminat Sorunları

  • Kaçak katların yıkımı, maliyet ve tazminat hesaplamalarını da etkileyebilir. Yasal olmayan yapılar için genellikle devlet veya yerel yönetimler tarafından tazminat ödenmez.
  • Bina sahipleri, kaçak katların yıkımından doğan maliyetleri kendileri karşılamak zorunda kalabilir.

5. Projede Yer Alma ve Hak Kaybı

  • Kentsel dönüşüm projelerinde kaçak katlar bulunan binaların sahipleri, projeye dahil olabilir ancak kaçak yapılar nedeniyle bazı hak kayıpları yaşayabilirler. Örneğin, kaçak katların alanı, yeni projede hesaba katılmayabilir.

6. Yeni İmar Hakları

  • Yeniden yapılanma sırasında, kaçak yapıların bulunduğu binalar için yeni imar hakları belirlenirken, mevcut yasal düzenlemelere uygunluk esas alınır. Bu, yeni yapılan binaların yasal sınırlar içinde kalmasını sağlar.

Kaçak katların ele alınması, kentsel dönüşüm projelerinin yasal ve yapısal bütünlüğünü korumak için kritik öneme sahiptir. Bu süreçler, genel olarak şehir planlama ve yasal düzenlemelerin sürdürülebilir kalkınma ve güvenlik standartlarına uyumunu artırmayı amaçlar.

Kentsel Dönüşüm Kiracı Tazminat Durumu

Kentsel dönüşüm projeleri sırasında, kiracıların taşınma masrafları ve geçici barınma ihtiyaçları için genellikle tazminat sağlanır. Kentsel dönüşüm sürecinde kiracıların hakları, genel olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yönetilir ve bu haklar kira yardımı ve taşınma tazminatını içerebilir. İşte kiracıların kentsel dönüşüm sırasında alabileceği tazminat ve yardımlar hakkında bilgiler:

1. Kira Yardımı

  • Kentsel dönüşüm kapsamında, riskli binalarda oturan kiracılara, binanın yıkılıp yeniden inşa edilmesi süresince kira yardımı sağlanabilir. Bu yardım, kiracıların yeni bir kiralık konut bulmaları ve kiralarını ödeyebilmeleri için maddi destek olarak düşünülebilir.
  • Kira yardımı miktarı ve süresi, projeye ve yerel yönetim politikalarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genellikle, kira yardımı, yerel piyasa koşullarına uygun olarak belirlenir ve inşaatın tamamlanma süresi boyunca verilir.

2. Taşınma Tazminatı

  • Kiracıların mevcut konutlarından taşınmaları gerektiğinde, taşınma masraflarını karşılamak üzere tek seferlik bir taşınma tazminatı ödenebilir. Bu tazminat, taşınma sürecindeki lojistik masrafları (nakliye, yeni konuta geçiş vb.) için bir destek olarak işlev görür.
  • Taşınma tazminatının miktarı, genellikle sabit bir oranda belirlenir ve bu miktar, projenin bulunduğu bölgeye ve ilgili yerel yönetim kararlarına göre farklılık gösterebilir.

3. Hak Kaybı Tazminatı

  • Bazı durumlarda, kiracıların işleri veya yaşamları kentsel dönüşüm nedeniyle olumsuz etkilenebilir. Bu gibi durumlar için ek tazminatlar söz konusu olabilir, ancak bu tür tazminatlar Türkiye’de standart değildir ve bireysel durumlara göre değerlendirilir.

4. Yasal Haklar ve İtiraz Süreci

  • Kiracılar, kendilerine sunulan tazminat koşullarından memnun değillerse veya daha fazla destek talep etmek istiyorlarsa, hukuki yollarla itirazda bulunma haklarına sahiptir. İtirazlar, ilgili yerel yönetim birimleri veya mahkemeler aracılığıyla yapılabilmektedir.

İletişim sayfamızdan kentsel dönüşüm alanında tecrübeli avukatlarımızı arayarak bilgi alabilirsiniz.

]]>
https://www.tkhukuk.com.tr/kentsel-donusum/feed/ 0
Ortaklığın Giderilmesi Davası https://www.tkhukuk.com.tr/ortakligin-giderilmesi-davasi/ https://www.tkhukuk.com.tr/ortakligin-giderilmesi-davasi/#respond Sun, 28 Apr 2024 16:54:02 +0000 https://www.tkhukuk.com.tr/?p=2839 Ortaklığın Giderilmesi Davası Devamı »

]]>
Ortaklığın giderilmesi davası (izale-i şuyu), ortak mülkiyet ya da ortaklığı bulunan bir mal üzerindeki ortaklığın sona erdirilmesi amacıyla açılan bir davadır. Genellikle gayrimenkul, arsa veya miras gibi değerlerde ortak mülkiyet hakkının bulunduğu durumlarda, ortaklardan biri veya birkaçı aralarındaki bu ortaklığı sona erdirmek istediğinde başvurulan yasal bir yoldur.

Ortaklığın giderilmesi davası, ortakların arasında anlaşmazlık olduğunda veya malın bölünmesi konusunda ortaklar arasında bir uzlaşma sağlanamadığında gündeme gelir. Davanın sonucunda, mahkeme malın paylaşımını, satışını ya da diğer hukuki çözümleri emredebilir.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Nasıl Açılır ?

Ortaklığın giderilmesi davası açmak, ortak mülkiyetin sonlandırılması ve ilgili taşınmazın taraflar arasında adil bir şekilde paylaştırılması için yasal bir yol sunar. Bu davanın açılma süreci şu adımları içerir:

  1. Hukuki Danışmanlık Alınması

Dava sürecine başlamadan önce, bir avukattan hukuki danışmanlık almak önemlidir. Avukatınız, davanın açılması için gereken belgeleri hazırlamanıza, süreci doğru bir şekilde yönetmenize ve olası hukuki riskleri minimuma indirmenize yardımcı olur.

  1. Gerekli Belgelerin Toplanması

Davanın açılabilmesi için gereken belgeler arasında:

  • Tapu kaydı gibi taşınmazın mülkiyetini gösteren resmi belgeler,
  • Varsa, ortak mülkiyet anlaşmaları veya sözleşmeler,
  • Ortaklığın giderilmesini gerektiren diğer kanıtlar (örneğin, taraflar arasında yapılan yazışmalar) bulunur.
  1. Dilekçe Hazırlanması

Dava dilekçesi, davanın konusunu, tarafları, taleplerinizi ve hukuki gerekçelerinizi detaylı bir şekilde açıklamalıdır. Avukatınız bu dilekçeyi hazırlayarak, dava sürecinin resmi olarak başlaması için mahkemeye sunar.

  1. Dilekçenin İlgili Mahkemeye Sunulması

Dilekçe, taşınmazın bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi’ne sunulur. Dilekçenin sunulması ile birlikte, dava açma harcı ve diğer yargılama giderleri de ödenmelidir.

  1. Dava Sürecinin Takibi

Dilekçenin mahkemeye sunulmasından sonra, mahkeme dava sürecini başlatır. Bu süreçte, mahkeme tarafları dinler, gerekirse bilirkişi atar ve kanıtları değerlendirir. Dava süreci boyunca, tarafların avukatları tarafından sürekli olarak takip edilir.

  1. Mahkeme Kararının Alınması

Mahkeme, toplanan deliller ve yapılan incelemeler doğrultusunda bir karar verir. Karar, ortaklığın giderilmesi şeklini (satış, taksim, vb.) ve tarafların haklarını belirler.

Bu süreç, yasal prosedürlere ve davanın karmaşıklığına bağlı olarak zaman alabilir. Avukatlarımız, süreç boyunca size rehberlik ederler ve en iyi sonucu almanız için gereken adımları atmanıza yardımcı olurlar.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Red Sebepleri Nelerdir ?

Ortaklığın giderilmesi davasının reddedilme sebepleri genellikle duruma özgüdür, ancak bazı yaygın sebepleri aşağıda paylaştık.

  1. Yasal Dayanak Eksikliği: Davacının, ortaklığın giderilmesi için yeterli hukuki gerekçe sunamaması durumunda mahkeme davanın reddine karar verebilir. Örneğin, dava, yasal olarak ortaklık hakkı olmayan bir kişi tarafından açılmışsa reddedilebilir.
  2. Anlaşma veya Şartname Varlığı: Eğer ortaklar arasında, ortaklığın giderilmesi şartlarını düzenleyen bir anlaşma veya sözleşme varsa ve bu anlaşma dava konusu edilen durumu kapsıyorsa, mahkeme bu anlaşmaya dayanarak davayı reddedebilir.
  3. Usul Hataları: Dava dosyasında usul hatalarının olması, yani davanın hukuki süreçlere uygun olarak yürütülmemesi de davanın reddedilmesine neden olabilir. Bu, yanlış mahkemede dava açılması veya gerekli belgelerin sunulmaması gibi durumları içerebilir.
  4. Zaman Aşımı: Ortaklığın giderilmesi talebinde bulunulması için belirlenen yasal sürelerin aşılması durumunda mahkeme, zaman aşımı gerekçesiyle davayı reddedebilir.
  5. Davanın Konusuz Kalması: Eğer dava açıldıktan sonra ortaklığın konusu ortadan kalkarsa, örneğin ortak mal zaten satılmış veya başka bir yolla paylaşılmışsa, mahkeme davanın konusuz kaldığını belirterek reddedebilir.

Ortaklığın giderilmesi davasında, tarafların mevcut yasal haklarını ve süreci doğru anlamaları için genellikle hukuki danışmanlık alınmasını öneriyoruz.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Vekalet Ücreti ve Avukatlık Ücreti

Ortaklığın giderilmesi davasında avukatlık veya vekalet ücreti, genellikle davanın karmaşıklığına, süresine ve avukatın deneyimine bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

Avukatlık ücreti konusunda net bir bilgi almak için, avukatlarımız ile doğrudan iletişime geçerek ve bir ön görüşme yapmak en doğru yaklaşım olacaktır. Avukatlarımız, dava hakkında bilgi verir ve muhtemel masraflar konusunda sizi bilgilendirirler.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Ne Kadar/Kaç Yıl Sürer ?

Ortaklığın Giderilmesi Davası Ne Kadar Sürer ?
Ortaklığın Giderilmesi Davası Kaç Yıl Sürer ?

Ortaklığın giderilmesi davasının süresi, davanın karmaşıklığına, ilgili mahkemenin iş yüküne ve davanın taraflar arasındaki anlaşmazlıkların boyutuna bağlı olarak değişebilir. Türkiye’de bu tür davalarda süreç şu şekilde işleyebilir:

  1. Davanın Karmaşıklığı: Davanın içeriğine bağlı olarak, bazı davalarda çok sayıda belge ve delil incelenmesi gerekebilir. Bu, sürecin uzamasına neden olabilir.
  2. Mahkeme İş Yükü: Mahkemenin mevcut iş yükü de davanın ne kadar sürede sonuçlanacağını etkileyebilir. Yoğun mahkemelerde işlemler daha yavaş ilerleyebilir.
  3. Anlaşmazlıklar ve İtirazlar: Taraflar arasındaki anlaşmazlıkların çözümü ve olası itirazlar süreci uzatabilir. Tarafların anlaşmaya varması veya uzlaşma yoluna gitmesi, davanın daha hızlı sonuçlanmasını sağlayabilir.
  4. Duruşma Sayısı: Davanın duruşma sayısı, mahkeme kararlarına ve tarafların delil sunma ihtiyacına bağlı olarak artabilir. Her duruşma, genel süreci uzatabilir.

Genel olarak, ortaklığın giderilmesi davaları birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir. Ancak,  mahkemelerde genel olarak, bu tür davalarda süreç ortalama olarak 6 ay ile 1,5 yıl arasında değişebilir. Ancak her dava farklıdır ve davanın özelliklerine bağlı olarak bu süreçler değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle, daha kesin bilgi almak için bir avukatlarımıza danışabilirsiniz.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Dilekçe Örneği

Ortaklığın giderilmesi davası için hazırlayabileceğiniz dilekçe örneği aşağıda verilmiştir. Bu örneği, kendi durumunuza uygun şekilde düzenlemeniz gerekebilir. İlgili bilgileri doldurarak ve gerekli belgeleri ekleyerek kullanabilirsiniz:

T.C. [İLGİLİ MAHKEMENİN ADI] MAHKEMESİ’NE

 

DAVACI  : [Adınız Soyadınız]

ADRES   : [Tam adresiniz]

TELEFON : [Telefon numaranız]

VEKİLİ  : [Avukatınız varsa adı ve iletişim bilgileri]

 

DAVALI  : [Davalı(lar)ın adı soyadı]

ADRES   : [Davalı(lar)ın adresi]

 

KONU    : Ortaklığın Giderilmesi Talebimiz Hakkındadır.

 

AÇIKLAMALAR :

  1. Davalı(lar) ile birlikte [mülkün açıklaması, örneğin “Antalya ili, Beşiktaş ilçesi, … mevkii, … pafta, … ada, … parsel üzerinde kayıtlı … m² büyüklüğünde arsa”] taşınmaz üzerinde [ortaklık oranınız, örneğin “1/3”] oranında ortak mülkiyet hakkına sahibiz.

 

  1. [Ortaklığın giderilmesi talebinizi açıklayın, örneğin: “Söz konusu taşınmazın paylaşılması konusunda davalılar ile anlaşamamaktayız ve bu durumun çözülmesi için mahkemenin müdahalesini talep etmekteyiz.”]

 

  1. [Varsa, diğer önemli bilgileri ve talepleri ekleyin.]

 

HUKUKİ NEDENLER : TMK ve ilgili diğer yasal hükümler.

DELİLLER    : Tapu kaydı, varsa ekspertiz raporu, tanık beyanları ve diğer kanıtlayıcı belgeler.

 

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle, taşınmazın ortaklığının giderilmesine, taşınmazın satış yoluyla paraya çevrilerek gelirin paylaşılmasına veya paylaşımının mahkemece tayin edilecek bir yöntemle yapılmasına karar verilmesini saygılarımla talep ederim. [Tarih]

 

İmza

 

Bu dilekçeyi kullanmadan önce, her zaman bir avukatla görüşmenizi ve dilekçenizi hukuki gerekliliklere uygun olarak düzenlemenizi öneriyoruz. Mahkeme süreçlerinde uyulması gereken özel kurallar ve usuller olabilir ve bu kurallara uygun bir dilekçe, işlemlerinizi hızlandıracaktır.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Arabuluculuk

Ortaklığın giderilmesi davası sürecinde arabuluculuk, taraflar arasındaki anlaşmazlığı mahkemeye gitmeden çözümlemek için kullanılan etkili bir yöntemdir. Türkiye’deki hukuk sisteminde, özellikle mülkiyet ve ortaklık gibi konularda anlaşmazlıkların çözümünde arabuluculuk giderek daha fazla tercih edilmektedir. Arabuluculuk, tarafları bir araya getirerek, onların bir uzman eşliğinde sorunlarını konuşmalarını ve karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme ulaşmalarını sağlar.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Arabuluculuk Sürecinin Avantajları:

  1. Zaman ve Maliyet Tasarrufu: Arabuluculuk, genellikle mahkeme süreçlerine göre daha hızlı ve ekonomiktir. Taraflar, dava açmadan önce bir çözüme ulaşabilirler.
  2. Gizlilik: Arabuluculuk süreci gizlidir. Taraflar, meselelerini halka açık bir mahkemede tartışmak zorunda kalmazlar.
  3. Kontrol ve Esneklik: Taraflar, çözüm sürecinin bir parçasıdır ve sonucu birlikte şekillendirirler. Bu, her iki taraf için de daha tatmin edici sonuçlar doğurabilir.
  4. İlişkilerin Korunması: Arabuluculuk, ilişkileri koruyucu ve onarıcı bir yaklaşım sergiler. Ortaklık içindeki kişiler arasında devam eden bir ilişki varsa, arabuluculuk bu ilişkinin zarar görmesini önlemeye yardımcı olabilir.

Ortaklığın Giderilmesi Davasında Arabuluculuk Süreci:

  • Başvuru: Taraflar, ortaklığın giderilmesi konusunda anlaşmazlık yaşadıklarında, bir arabulucuya başvurabilirler.
  • Arabulucu Seçimi: Tarafların anlaşmasıyla veya ilgili arabuluculuk merkezi tarafından bir arabulucu atanır.
  • Toplantılar: Arabulucu, tüm taraflarla bir araya gelerek sorunları dinler ve tarafların çözüm yollarını tartışmalarına yardımcı olur.
  • Anlaşma: Taraflar, arabulucunun yardımıyla bir anlaşmaya varabilirler. Bu anlaşma, yasal olarak bağlayıcı bir belge haline getirilebilir ve mahkeme tarafından onaylanabilir.
  • Başarısızlık Durumu: Eğer arabuluculukla anlaşmaya varılamazsa, taraflar dava açma yoluna gidebilirler.

Arabuluculuk, ortaklığın giderilmesi gibi potansiyel olarak uzun ve maliyetli dava süreçlerini önlemek için etkili bir alternatif sunar. Ancak, her iki tarafın da arabuluculuğa gönüllü olarak katılması ve sürece açık olmaları gerekir.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Hangi Mahkemede Açılır ?

Ortaklığın giderilmesi davası (ortaklığın giderilmesi davası yetkili mahkeme), genellikle taşınmazın bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılır. Türkiye’deki hukuk sisteminde, taşınmaz mülklerle ilgili davalarda, davanın konusu olan taşınmazın yer aldığı mahkemenin yargı çevresi içinde dava açılması esastır. Bu, “yerel yetki” olarak bilinir ve genelde davanın objektif şekilde ve ilgili tarafların erişim kolaylığı gözetilerek yürütülmesini sağlar.

Eğer dava konusu mülk birden fazla yerde bulunan taşınmazlar içeriyorsa, bu taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde dava açılabilir. Ancak, pratikte çoğunlukla taşınmazın en büyük parçasının bulunduğu yer mahkemesi tercih edilir.

Ortaklığın giderilmesi davası açmadan önce, davanın açılacağı mahkemenin doğru belirlenmesi için genellikle bir hukuk profesyoneline danışmak yararlı olabilir. Mahkemenin yargı alanı ve yerel yetki kuralları karmaşık olabilir ve davanın doğru mahkemede açılmaması, sürecin uzamasına neden olabilir veya davanın usulden reddedilmesine sebep olabilir.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Devam Ederken Hisse Satışı Durumu

Ortaklığın giderilmesi davası devam ederken, ilgili taşınmazın ortaklarından birinin kendi hissesini satması hukuki olarak mümkündür; ancak bu durum bazı hukuki karmaşıklıklar yaratabilir ve dava sürecini etkileyebilir.

Hisse Satışının Hukuki Durumu

  1. Hisse Devri: Ortaklığın giderilmesi davası sırasında bir ortağın hissesini başka bir şahsa satması yasal olarak mümkündür. Ancak, bu satış diğer ortaklara ve mahkemeye bildirilmelidir. Satış işlemi tapu dairesinde gerçekleştirilir ve yeni malikin hakları tapu kayıtlarına işlenir.
  2. Bilgilendirme Yükümlülüğü: Satış işlemi gerçekleştiğinde, bu durumun diğer ortaklara ve dava sürecini yürüten mahkemeye bildirilmesi gerekmektedir. Yeni malik, davaya dahil olabilir veya dava sonucundan etkilenebilir.
  3. Davanın Sevk ve İdare Edilmesi: Yeni alıcı, dava sonucuna bağlı olarak taşınmaz üzerindeki haklarını kullanacak olduğundan, dava sürecinde belirli haklara sahip olur. Bu, özellikle dava sonucunda taşınmazın satılması veya bölünmesi kararı çıkarsa önemli olabilir.

Potansiyel Riskler ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Alıcıların Bilgilendirilmesi: Hisse satışı yapılırken, alıcıların dava durumundan ve olası hukuki sonuçlardan haberdar edilmesi önemlidir. Aksi takdirde, alıcı daha sonra yaşanabilecek sorunlar nedeniyle hukuki yollara başvurabilir.
  • Davanın Karmaşıklığı: Hisse satışı, davanın karmaşıklığını artırabilir ve süreci uzatabilir. Yeni alıcıların davaya dahil olması, işlemlerin daha fazla hukuki incelemeye tabi tutulmasını gerektirebilir.

Sonuç

Ortaklığın giderilmesi davası sırasında hisse satışı yapılması yasal olarak mümkün olmakla birlikte, bu işlem hem satıcı hem de alıcı için belirli hukuki sorumluluklar ve riskler içerir. Bu tür bir satış gerçekleştirmeden önce, bir hukuk profesyoneline danışmak ve tüm tarafların haklarını koruyacak şekilde işlemi düzenlemek önemlidir.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Harç Ne Kadar ve Nasıl Hesaplanır ?

Ortaklığın giderilmesi davası için ödenmesi gereken harç miktarı, davanın konusu olan taşınmazın değerine bağlı olarak hesaplanır. Dava harçları, davanın konusunu oluşturan maddi değer üzerinden belirlenir ve bu harçlar genellikle davanın başında ödenir.

Harç Hesaplama:

  1. Taşınmazın Değeri: Öncelikle, dava konusu taşınmazın rayiç veya piyasa değeri tespit edilmelidir. Bu değerleme, genellikle bir bilirkişi tarafından yapılır veya tarafların anlaşmasıyla belirlenebilir.
  2. Harç Oranı: Taşınmazın değerine göre, ilgili yasal mevzuatta belirtilen oranlar dahilinde harç hesaplanır. Harç miktarı, Harçlar Kanunu’nda belirtilen tarifelere göre belirlenir ve bu tarifeler zaman zaman güncellenebilir. Genellikle, taşınmaz değerinin belli bir yüzdesi olarak hesaplanır.
  3. Ek Ücretler: Dava sürecinde ortaya çıkabilecek ek ücretler de olabilir, örneğin bilirkişi ücretleri veya ilan masrafları gibi. Bu tür masraflar, dava harcına ek olarak ödenir.

Güncel Harç Oranlarına Erişim:

Harç miktarları ve hesaplama yöntemleri, Harçlar Kanunu ve ilgili diğer yasal düzenlemelerle belirlenir. En güncel harç tarifeleri ve hesaplama yöntemleri için Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı’nın resmi web sitesi veya ilgili mahkemelerden bilgi alınabilir.

Dava harcı, davanın başında ilgili mahkeme veznesine yatırılmalıdır. Bu ödeme, dava dosyasının kabul edilmesi ve sürecin başlaması için gereklidir. Harçların doğru hesaplanması ve zamanında yatırılması, dava sürecinin aksamadan ilerlemesi için önemlidir. Dava açmadan önce, konu hakkında detaylı bilgi almak ve güncel mevzuatı kontrol etmek üzere avukatlarımız ile  görüşebilirsiniz.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Adli Tatilde Görülür mü ?

Türkiye’de adli tatil, her yıl 20 Temmuz’dan başlayıp 31 Ağustos’a kadar süren bir dönemi kapsar. Bu süre zarfında, mahkemeler genellikle acil nitelikte olmayan işleri durdurur. Ancak, acil nitelikteki davalar ve işlemler adli tatil sırasında da görülmeye devam eder.

Ortaklığın Giderilmesi Davaları ve Adli Tatil

Ortaklığın giderilmesi davası, genellikle adli tatil döneminde görülmez. Bu tür davalar acil nitelikte olmadığı için, adli tatil süresince durdurulur ve tatil sonrasında devam eder. Ancak, bazı durumlar bu genel kuralın dışında kalabilir:

  1. Önemli ve Acil Durumlar: Eğer dava içerisinde ele alınması gereken acil bir durum varsa (örneğin, taşınmazın zarar görmesi riski gibi), mahkeme bu tür işlemleri adli tatil sırasında da görüşebilir.
  2. Nöbetçi Mahkemeler: Adli tatil döneminde nöbetçi mahkemeler çalışmaya devam eder. Acil durumların değerlendirilmesi bu mahkemeler tarafından yapılır.

Adli Tatil ve Dava Süreçleri

Adli tatil sırasında, mahkemelerin işleyişi ve dosyaların işlenmesi yavaşlayabilir. Bu, davanızın süresinin uzamasına neden olabilir. Eğer davanız adli tatil öncesinde başlamışsa ve tatil dönemine denk gelmişse, duruşma tarihleri tatil sonrasına planlanabilir.

Davanın durumuna veya mahkemenin kararına bağlı olarak, adli tatil döneminde de bazı yargı işlemleri devam edebilir. Bu nedenle, davanın adli tatil döneminde nasıl işleyeceği konusunda en doğru bilgiyi almak için avukatlarımız ile  iletişim kurabilirsiniz. Avukatlarımız, davanın özelliklerine göre size en güncel ve doğru bilgiyi verecektir.

Miras Nedenli Ortaklığın Giderilmesi Davası Ne Kadar Sürer ?

Miras nedeniyle ortaya çıkan mülkiyet ortaklığının giderilmesi davasının süresi, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir. Bu tür davalarda süre, davaya özgü koşullar, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların boyutu, mahkemenin iş yükü ve ilgili yasal prosedürler gibi unsurlar tarafından etkilenir.

Davanın Süresini Etkileyen Faktörler:

  1. Davanın Karmaşıklığı: Miras yoluyla elde edilen taşınmazlar üzerinde birden fazla kişinin hak iddia etmesi durumu karmaşıklaştırabilir. Ayrıca, mirasçılar arasında anlaşmazlık olması, davayı uzatan başka bir faktördür.
  2. Mahkeme İş Yükü: Davanın görüldüğü mahkemenin mevcut iş yükü de süreci etkileyebilir. İş yükü fazla olan mahkemelerde, işlemler daha yavaş ilerleyebilir.
  3. Bilirkişi İncelemesi: Özellikle miras nedeniyle ortaklığın giderilmesi davalarında taşınmazın değerinin belirlenmesi için bilirkişi incelemesi gerekebilir. Bu inceleme süreci, davanın süresini uzatabilir.
  4. Yasal Prosedürler ve İtirazlar: Yasal süreçlerin tamamlanması ve varsa tarafların itirazları, davanın uzamasına neden olabilir.

Genel Süre Tahmini:

Genellikle, miras nedeniyle ortaklığın giderilmesi davaları birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir. Türkiye’deki mahkemelerde, bu tür davalarda süreç ortalama olarak 6 ay ile 1,5 yıl arasında değişebilir. Ancak, her dava benzersiz olduğu için, bazı dava süreçleri bu ortalama süreden daha uzun veya daha kısa sürebilir.

Davanın süresi hakkında daha kesin bir tahmin almak ve süreci mümkün olan en verimli şekilde yönetmek için, bir avukatla çalışmanız tavsiye edilir. Avukatlarımız, davanın özelliklerini ve mahkemenin işleyişini göz önünde bulundurarak size daha net bilgiler verebilir

Ortaklığın Giderilmesi Davası Kesinleşmeden İcraya Konulabilir mi ?

Ortaklığın giderilmesi davası kesinleşmeden icraya konulması genellikle mümkün değildir. Mahkeme kararının kesinleşmesi, yani tüm itiraz yollarının tüketilmiş olması veya itiraz sürelerinin geçmiş olması gerekmektedir. Ancak, bazı istisnai durumlar söz konusu olabilir.

İcra İşlemleri ve Kesinleşme Şartı

  1. Kesinleşme: Hukuk sistemimizde, bir mahkeme kararının icra edilebilmesi için genellikle kesinleşmiş olması gerekmektedir. Yani, karar üzerine yapılacak olan tüm itirazların sonuçlanmış olması veya itiraz süresinin geçmiş olması gerekmektedir.
  2. İstisnai Durumlar: Bazı durumlarda, mahkeme kararının henüz kesinleşmemiş olmasına rağmen, özellikle taraflardan birinin mağduriyetinin önlenmesi gibi zorunlu hallerde, mahkeme geçici bir tedbir kararı verebilir. Bu tür bir karar, kesinleşmemiş olsa bile, belirli icra işlemlerinin yapılmasına olanak tanıyabilir.

Ortaklığın Giderilmesi Davalarında İcra Durumu

Ortaklığın giderilmesi davasında, genellikle dava sonucunda verilen kararın kesinleşmesi beklenir. Ancak, eğer dava sürecinde taraflardan birinin acil eylem gerektiren bir durumu varsa ve bu durum mahkeme tarafından değerlendirilirse, mahkeme geçici tedbirler koyabilir. Bu tedbirler, genellikle taşınmazın korunması, değerinin düşmemesi veya benzeri konuları içerebilir.

Önerimiz

Ortaklığın giderilmesi davasında icra işlemlerinin ne zaman ve nasıl başlatılabileceği konusunda net bilgi ve rehberlik için, bir avukatla çalışmak önemlidir. Avukatlarımız, davanın özelliklerine göre size özel tavsiyelerde bulunacak ve hukuki süreçleri doğru bir şekilde yönetmenize yardımcı olacaklardır. Bu, hukuki haklarınızın korunması ve sürecin hızlı ve etkili bir şekilde ilerlemesi için büyük önem taşır.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Cevap Dilekçesi

T.C.

[İLGİLİ MAHKEMENİN ADI] HUKUK MAHKEMESİ’NE

 

DOSYA NO : [Dosya numarası]

 

CEVAP VEREN  : [Adınız Soyadınız]

ADRES        : [Tam adresiniz]

TELEFON      : [Telefon numaranız]

VEKİLİ       : [Eğer bir avukat tarafından temsil ediliyorsanız, avukatınızın adı ve iletişim bilgileri]

 

KARŞI TARAF  : [Davacının adı soyadı]

ADRES        : [Davacının adresi]

 

KONU         : [Davacının konu başlığı] hakkındaki davanıza cevabımdır.

 

SAVUNMAM:

  1. [Davacının iddialarına karşı genel savunmanızı yazın. Örneğin, “Davacının ortaklığın giderilmesi talebine karşı çıkıyorum çünkü…”]

 

  1. [Davanın detaylarına dair spesifik savunma ve itirazlarınızı belirtin, örneğin malın değerinin yanlış hesaplandığına dair itirazlarınız veya ortaklık anlaşmasının şartları hakkında görüşleriniz.]

 

  1. [Mahkemeden talep ettiğiniz hususları belirtin, örneğin malın değerinin yeniden tespiti için bir bilirkişi incelemesi talep edilmesi.]

 

HUKUKİ NEDENLER : Türk Medeni Kanunu, İlgili Yargıtay Kararları ve Diğer İlgili Mevzuat.

DELİLLER    : Tapu kaydı, varsa eksper raporu, sözleşmeler ve diğer ilgili belgeler.

 

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının taleplerinin reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. [Tarih]

 

İmza

Mirasta Ortaklığın Giderilmesi Davası

“Mirasta ortaklığın giderilmesi davası”, miras bırakanın ölümü üzerine mirasçılar arasında mirasın paylaşılmasını amaçlayan bir hukuki süreçtir. Miras bırakan kişinin vasiyetname bırakmamış veya vasiyetnamesinde tüm mal varlığını detaylı bir şekilde paylaştırmamış olması durumunda, mirasçılar arasında mal paylaşımı konusunda anlaşmazlık yaşanabilir. Bu tür durumlarda, mirasçılardan biri veya birkaçı, mirasın adil bir şekilde paylaşılması için mahkemeye başvurabilir.

Mahkeme süreci, terekenin (miras konusu mal varlığı) envanterinin çıkarılmasını, değerinin tespit edilmesini ve sonrasında bu mal varlığının kanuni miras paylarına göre mirasçılar arasında paylaştırılmasını içerir. Eğer miras malı kolayca bölünemeyen (örneğin bir ev veya arazi gibi) bir varlık ise, mahkeme gerekli gördüğü takdirde malın satışını ve elde edilen gelirin paylaşılmasını kararlaştırabilir. Bu dava türü, mirasçıların haklarını korumayı ve aralarındaki anlaşmazlıkları çözmeyi amaçlar.

Mirasta Ortaklığın Giderilmesi Davası

“Mirasta ortaklığın giderilmesi davası”, miras bırakanın ölümü üzerine mirasçılar arasında mirasın paylaşılmasını amaçlayan bir hukuki süreçtir. Miras bırakan kişinin vasiyetname bırakmamış veya vasiyetnamesinde tüm mal varlığını detaylı bir şekilde paylaştırmamış olması durumunda, mirasçılar arasında mal paylaşımı konusunda anlaşmazlık yaşanabilir. Bu tür durumlarda, mirasçılardan biri veya birkaçı, mirasın adil bir şekilde paylaşılması için mahkemeye başvurabilir.

Mahkeme süreci, terekenin (miras konusu mal varlığı) envanterinin çıkarılmasını, değerinin tespit edilmesini ve sonrasında bu mal varlığının kanuni miras paylarına göre mirasçılar arasında paylaştırılmasını içerir. Eğer miras malı kolayca bölünemeyen (örneğin bir ev veya arazi gibi) bir varlık ise, mahkeme gerekli gördüğü takdirde malın satışını ve elde edilen gelirin paylaşılmasını kararlaştırabilir. Bu dava türü, mirasçıların haklarını korumayı ve aralarındaki anlaşmazlıkları çözmeyi amaçlar.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Masrafları

Ortaklığın giderilmesi davası masrafları, davanın karmaşıklığına ve süresine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu masraflar genelde şunları içerir:

  1. Avukat Ücretleri: Davanın yürütülmesi için avukat tarafından alınan hizmet bedeli. Avukat ücretleri, avukatın deneyimi ve ününe, davanın karmaşıklığına ve süresine göre değişebilir. Avukatla başlangıçta anlaşma yaparken, tüm ücretlerin net bir şekilde belirlenmesi önemlidir.
  2. Dava Harçları: Mahkemeye ödenmesi gereken harçlar. Bu harçlar, dava türüne ve mahkemenin bulunduğu yere göre değişkenlik gösterir.
  3. Bilirkişi Ücretleri: Davanın gerektirdiği durumlarda, malın değerinin belirlenmesi veya teknik bir konuda görüş bildirilmesi için bilirkişilere ödenen ücretler.
  4. Tanık Ücretleri: Eğer dava sürecinde tanık dinlenmesi gerekiyorsa, tanıklara ödenen yolluk ve gündelik gibi masraflar.
  5. Tebligat ve İlan Giderleri: Dava sürecinde yapılan tebligatlar ve gerekli hallerde ilan verilmesi için ödenen tutarlar.
  6. Diğer Giderler: Dava dosyasının fotokopisi, posta ücretleri gibi diğer çeşitli masraflar.

Dava sürecinde toplam masraf miktarı, işin uzaması ve ek delil toplama gibi ihtiyaçlara bağlı olarak artabilir. Bu yüzden, dava sürecine başlamadan önce tüm olası masrafların detaylı bir şekilde hesaplanması ve bütçe planlaması yapılması önemlidir. Avukatlarımız ile bu konuları detaylı bir şekilde görüşerek, süreç hakkında net ve şeffaf bir bilgi alabilirsiniz.

Ortaklığın Giderilmesi İhalenin Feshi Davası Süresi

Ortaklığın giderilmesi sonrasında yapılan ihalenin feshi davası, ortak mülkiyetteki malın satış işlemi sonrasında, bu satışın geçersiz kılınması amacıyla açılan bir davadır. Bu tür davalar genellikle, ihale sürecinde usulsüzlük olduğu iddiası üzerine açılır. Davanın süresi, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilir:

  1. Davanın Karmaşıklığı: İhale sürecinin karmaşıklığı ve itiraz edilen hususların detayı, davanın süresini etkileyebilir. Örneğin, ihale sürecindeki usulsüzlüklerin detaylı bir şekilde incelenmesi gerekebilir.
  2. Delil Toplama ve İnceleme Süreci: Davada sunulacak delillerin toplanması ve incelenmesi süresi, özellikle teknik veya detaylı bilgi gerektiren durumlar söz konusu olduğunda, zaman alabilir.
  3. Mahkemenin İş Yükü: Davanın görüleceği mahkemenin iş yükü de sürecin uzunluğunu etkileyen önemli bir faktördür. Yoğun mahkemelerde işlemler daha yavaş ilerleyebilir.
  4. İtiraz ve Temyiz Süreçleri: Davanın ilk kararına yapılan itirazlar ve temyiz süreçleri, davanın genel süresini uzatabilir.

Genellikle, bu tür davalar birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir. Ancak, her dava benzersizdir ve belirli bir süre vermek her zaman mümkün değildir. En doğru bilgiyi almak için, konu hakkında deneyimli bir avukatla görüşmek yararlı olacaktır. Avukatlarımız, davanızın özelliklerini değerlendirerek süreç hakkında daha kesin bilgiler verecektir.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Arabuluculuk Zorunlu mu ?

Türkiye’de ortaklığın giderilmesi davalarında arabuluculuk zorunludur. 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren yürürlüğe giren düzenlemelerle, mülkiyet hakkı ile ilgili davalarda (bu davalardan biri de ortaklığın giderilmesi davasıdır) dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunlu hale gelmiştir. Bu düzenleme, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların mahkemeye taşınmadan çözülebilmesi ve yargı sürecinin hızlandırılması amacını taşımaktadır.

Arabuluculuk sürecinde, taraflar bir arabulucu eşliğinde bir araya gelir ve sorunlarına karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm bulmaya çalışırlar. Arabulucunun görevi, taraflar arasında diyalog kurulmasını sağlamak ve anlaşmazlığı çözmek için tarafları yönlendirmektir. Eğer taraflar arabuluculuk sürecinde anlaşmaya varırsa, bu anlaşma mahkeme tarafından onaylanarak yürürlüğe girer ve yasal bir bağlayıcılık kazanır.

Eğer arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamazsa, taraflar dava açma hakkına sahiptir ve süreç mahkemede devam eder. Arabuluculuk süreci genellikle daha az maliyetli ve daha hızlıdır, bu nedenle taraflar için faydalı bir ön adım olarak görülebilir. Ancak, arabuluculuk sonucunda anlaşmaya varılamaması halinde, normal yasal süreçler izlenir.

İzale-i Şuyu Davası Hissemi Satmak İstemiyorum Durumu

Eğer izale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davası kapsamında hissenizi satmak istemiyorsanız, bu durumu dava sürecinde mahkemeye ve diğer ortaklara açıkça belirtmelisiniz. İzale-i şuyu davası, genellikle ortak mülkiyette olan malın paylaşılamaması durumunda, bu mülkiyetin sona erdirilerek malın satılması ve elde edilen gelirin paylaşılması amacıyla açılır. Ancak, tüm ortaklar satışa razı olmak zorunda değildir.

İşte izale-i şuyu davasında hissenizi satmak istemediğinizde izleyebileceğiniz bazı adımlar:

  1. Duruşmalara Katılma: Davanın tüm duruşmalarına katılarak, hissenizi satmak istemediğinize dair görüşlerinizi aktif bir şekilde ifade edin.
  2. Arabuluculuk Önerisi: Arabuluculuk sürecini kullanarak diğer ortaklarla anlaşmaya varmaya çalışın. Belki malın kullanımı konusunda alternatif bir düzenleme yapılabilir veya diğer ortaklar sizin hissenizi satın almayı kabul edebilir.
  3. Hisseni Satın Alma Teklifi: Eğer mümkünse ve maliyeti karşılayabilirseniz, diğer ortakların hisselerini satın almayı teklif edebilirsiniz. Bu şekilde malın tamamına sahip olabilir ve ortaklığı kendiniz sonlandırabilirsiniz.
  4. Mahkemeye Sunulacak Belgeler: Mahkemenin karar verme sürecini etkileyebilecek her türlü belgeyi sunun. Örneğin, malın bölünemeyecek bir yapıda olduğunu gösteren raporlar veya mülkün duygusal değeri hakkında bilgiler önemli olabilir.
  5. Avukat Tutma: Bu tür bir dava karmaşık hukuki süreçler içerebildiğinden, konusunda uzman bir avukatla çalışmanız önemlidir. Avukatınız, sizin haklarınızı koruyacak stratejiler geliştirebilir ve en iyi sonucu almanıza yardımcı olabilir.

Hissenizi satmak istememeniz, dava sürecinin seyrini etkileyebilir ve mahkemenin kararına yansıyabilir. Bu nedenle, tüm seçeneklerinizi değerlendirerek ve hukuki destek alarak sürece katılmanız önemlidir.

İzale-i Şuyu Davada Hissedarın Alış Önceliği

İzale-i Şuyu Davada Hissedarın Alış Önceliği
İzale-i Şuyu Davada Hissedarın Alış Önceliği Ne Demek ?

İzale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davasında, genellikle ortak mülkiyetteki malın satışı söz konusu olduğunda, hissedarlara alış önceliği (şuf’a hakkı) tanınabilir. Şuf’a hakkı, ortak mülkiyetten kaynaklanan ve diğer hissedarlara, malın üçüncü şahıslar tarafından satın alınmadan önce, bu malı öncelikli olarak satın alma hakkı veren bir hukuki düzenlemedir.

Şuf’a Hakkının Uygulanması:

  1. Hisse Satışı Durumunda:
    • Eğer ortaklardan biri hissesini satmak isterse, diğer ortaklara bu hisseyi piyasa değeri üzerinden satın alma hakkı sunulur.
    • Bu hak, satış işlemi gerçekleşmeden önce diğer ortaklara teklif edilmelidir.
  2. Mahkeme Kararı ile Satış Durumunda:
    • İzale-i şuyu davası sonucunda malın mahkeme kararıyla satılmasına karar verilirse, genellikle malın açık artırma yoluyla satışı söz konusu olur.
    • Bu durumda, ortakların malı satın alma konusunda öncelikli hakları olup olmadığı, mahkeme tarafından belirlenen satış şartlarına ve yerel hukuk düzenlemelerine bağlıdır.

Yerel Hukuk Düzenlemeleri:

  • Türkiye hukukunda, şuf’a hakkının uygulanması Medeni Kanun ve ilgili yargı kararları ile düzenlenmiştir.
  • Şuf’a hakkının kullanılabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekmektedir, örneğin, hissedarların bu hakkı kullanmak istediklerini belirli bir süre içinde beyan etmeleri gerekebilir.

Uygulamada Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Şuf’a hakkının kullanılması, satışın adil ve şeffaf bir şekilde yapılmasını sağlamak için önemlidir.
  • Hissedarların, şuf’a hakkını kullanmak istemeleri halinde, bunu belirli bir süre içinde ve uygun şekilde yapmaları gerektiği unutulmamalıdır.
  • Satış süreci ve şuf’a hakkının uygulanması konusunda, konusunda deneyimli bir avukattan hukuki danışmanlık almak, sürecin doğru yönetilmesine yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, izale-i şuyu davasında hissedarların alış önceliği, hem satış işlemlerinin adil yürütülmesi hem de diğer ortakların haklarının korunması açısından önemli bir mekanizmadır. Ancak, bu hakların nasıl kullanılacağı konusunda detaylı bilgi ve hukuki destek almak önemlidir.

Ortaklığın Giderilmesi Davasında Hissedarlar Arasında Satış

Ortaklığın giderilmesi davasında hissedarlar arasında satış, hissedarların ortak mülkiyetteki malı mahkeme kararı olmadan kendi aralarında paylaşmalarını veya satmalarını ifade eder. Bu süreç, tarafların anlaşmazlıkları mahkeme dışında çözerek zaman ve maliyetten tasarruf etmelerini sağlayabilir. Hissedarlar arasında yapılan satış, genellikle aşağıdaki şekillerde gerçekleşebilir:

  1. Bir Hissedarın Diğerlerinden Hisseleri Satın Alması:
    • Hissedarlardan biri veya birkaçı, diğer hissedarların paylarını satın alarak mülk üzerinde tek başına hak sahibi olabilir. Bu, özellikle diğer ortaklar mülkten çıkmak istediğinde tercih edilen bir yöntemdir.
  2. Ortak Satış:
    • Hissedarlar, mülkü piyasada bir alıcı bulmak ve mülkü ortak bir kararla satmak için anlaşabilirler. Bu durumda, elde edilen gelir hissedarlar arasında paylaşılır.
  3. Şuf’a Hakkının Kullanılması:
    • Şuf’a hakkı, ortak mülkiyetteki bir hissenin satılması durumunda diğer ortaklara öncelikli satın alma hakkı verir. Bu hak, satış işlemi dışındaki birine yapılmadan önce, diğer hissedarlara malı piyasa değerinden satın alma fırsatı sunar.

Satışın Hukuki Şartları ve Süreci:

  • Anlaşma: Hissedarlar arasında yapılan anlaşmanın, tüm tarafların haklarını koruyacak şekilde adil ve dengeli olması önemlidir.
  • Sözleşme: Satış işlemi noter onaylı bir satış sözleşmesi ile resmiyet kazanır. Sözleşme, satış koşulları, satış fiyatı ve tarafların yükümlülükleri gibi önemli detayları içermelidir.
  • Tapu İşlemleri: Satış sonrası tapu devir işlemlerinin yapılması gerekmektedir. Bu işlem, tapu dairesinde gerçekleştirilir ve satışın resmi kayıtlara geçmesini sağlar.

Avantajlar ve Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Maliyet ve Zaman Tasarrufu: Mahkeme sürecine gitmeksizin yapılan bu tür bir satış, hem zaman hem de maliyet açısından tasarruf sağlar.
  • Anlaşmazlıkların Çözümü: Tarafların kendi aralarında anlaşmaya varmaları, uzun süreli hukuki mücadeleleri ve olası anlaşmazlıkları önler.
  • Hukuki Destek: Hissedarlar arasında yapılan satış işlemleri, hukuki açıdan karmaşık olabilir. Bu nedenle, işlemlerin hukuka uygun şekilde yürütülmesi için avukatlık desteği almak önemlidir.

Hissedarlar arasında satış, ortak mülkiyetin sonlandırılmasında etkili ve verimli bir yöntem olabilir. Ancak, tüm tarafların haklarının korunması ve sürecin hukuka uygun şekilde yürütülmesi için detaylı planlama ve profesyonel danışmanlık gerektirir.

İzale-i Şuyu (ortaklığın giderilmesi) Davasında Değer Tespiti Nasıl Yapılır ?

İzale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davasında değer tespiti, davaya konu olan mülkün gerçek piyasa değerinin belirlenmesi sürecidir. Bu değer tespiti, mülkün satılması ve elde edilen gelirin hissedarlar arasında adil bir şekilde paylaştırılması için önemlidir. Değer tespiti genellikle aşağıdaki adımları içerir:

  1. Bilirkişi Atanması:
    • Mahkeme tarafından, mülkün değerini tespit etmek üzere tarafsız ve uzman bir bilirkişi atanır. Bilirkişinin seçimi, konunun uzmanlık alanına göre yapılır (örneğin, gayrimenkul değerleme uzmanı).
  2. Keşif ve İnceleme:
    • Bilirkişi, mülkü yerinde inceleyerek bir keşif yapar. Bu inceleme sırasında, mülkün konumu, büyüklüğü, yapısı, kullanım durumu, çevresel faktörler ve benzeri özellikler değerlendirilir.
  3. Piyasa Araştırması:
    • Mülkün bulunduğu bölgedeki benzer özelliklere sahip mülklerin piyasa değerleri araştırılır. Bu, mülkün değerinin belirlenmesinde önemli bir referans noktası sağlar.
  4. Rapor Hazırlanması:
    • Bilirkişi, tüm incelemelerini ve değerlendirmelerini kapsamlı bir rapor haline getirir. Rapor, mülkün değerini destekleyen veriler, fotoğraflar ve karşılaştırmalar içerir.
  5. Mahkemeye Sunum:
    • Hazırlanan değerleme raporu, mahkemeye sunulur. Tarafların rapora itiraz etme hakkı vardır. İtirazlar varsa, mahkeme bu itirazları değerlendirerek gerektiğinde ek bir bilirkişi incelemesi talep edebilir.
  6. Mahkeme Kararı:
    • Mahkeme, sunulan bilirkişi raporunu ve tarafların itirazlarını değerlendirerek mülkün değerine ilişkin bir karar verir. Bu değer, mülkün satışı veya diğer hukuki işlemler için temel teşkil eder.

Değer tespiti süreci, izale-i şuyu davasının adil ve etkin bir şekilde sonuçlandırılmasında kritik bir rol oynar. Bu nedenle, değerleme işleminin doğru ve adil yapılması için uzman bilirkişilerin görevlendirilmesi ve tarafların süreçte aktif olarak yer alması önemlidir. Hissedarlar veya ilgili taraflar, süreç hakkında bilgi almak ve haklarını korumak için konusunda deneyimli avukatlarımız ile görüşebilirsiniz.

Hisseli Tapu İzale-i Şuyu

Hisseli tapu, gayrimenkulün birden fazla kişiye ait olduğunu ve bu gayrimenkul üzerindeki mülkiyetin hisselere bölündüğünü gösteren tapu şeklidir. Bu durumda, her bir hissedar mülk üzerinde oranlarına göre mülkiyet hakkına sahiptir. Örneğin, bir evin %50’si bir kişiye, %50’si ise başka bir kişiye ait olabilir.

İzale-i şuyu ise, hisseli mülkiyetin sonlandırılması amacıyla açılan bir davadır. Bu dava, genellikle hissedarlar arasında mülkün kullanımı, yönetimi veya satışı konusunda anlaşmazlık yaşandığında ortaya çıkar. İzale-i şuyu, Türkçe’de “ortaklığın giderilmesi” olarak da bilinir.

İzale-i Şuyu Davası Nasıl İşler?

  1. Dava Açılması:
    • Hissedarlardan biri veya birkaçı, ortak mülkiyetin sonlandırılması için mahkemeye başvurabilir.
  2. Değerleme ve Satış:
    • Mahkeme, mülkün değerini belirlemek için bir bilirkişi atar.
    • Mülk, genellikle açık artırma yoluyla satılır.
  3. Gelirin Dağıtımı:
    • Elde edilen satış geliri, hissedarların paylarına göre aralarında bölüştürülür.

İzale-i şuyu davası, hissedarların kendi aralarında anlaşarak mülkü bölüşememeleri veya bir hissedarın diğerlerinin hisselerini satın alamaması gibi durumlarda kullanılır. Bu dava, her bir hissedarın mülkiyetten adil bir şekilde çıkarılmasını ve haklarının korunmasını sağlar.

İzale-i Şuyu Açık Artırma Kuralları

İzale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davasında mülkün satışı genellikle açık artırma yoluyla gerçekleştirilir. Açık artırma, mülkün piyasa değerinde ve adil bir şekilde satılmasını sağlamak amacıyla düzenlenir. İşte izale-i şuyu davasında açık artırmayla ilgili temel kurallar:

  1. Bilirkişi Değerlemesi:
    • Açık artırma öncesinde, mülkün gerçek piyasa değerinin tespiti için bir bilirkişi tarafından değerleme yapılır. Bu değerleme, açık artırmanın başlangıç fiyatını belirler.
  2. İlan ve Duyuru:
    • Açık artırma tarihi, yeri ve şartları, genel olarak kamuoyuna ilan edilir. Bu ilanlar, genellikle mahkeme tarafından belirlenen yerel gazetelerde ve bazen online platformlarda yapılır.
  3. Şartname:
    • Açık artırmanın nasıl yürütüleceğine dair detaylar, bir şartname içinde belirtilir. Şartname, artırma koşulları, minimum artış miktarları ve diğer önemli bilgileri içerir.
  4. Katılım Koşulları:
    • Açık artırmaya katılmak isteyen alıcıların, genellikle bir teminat bedeli yatırmaları gerekir. Bu, ciddi alıcıların sürece katılmasını sağlar ve alıcıların artırmadan çekilmeleri durumunda oluşabilecek zararları minimize eder.
  5. Açık Artırma Süreci:
    • Belirlenen tarih ve saatte, ilan edilen yerde açık artırma başlar. Alıcılar, artırma şartnamesine göre tekliflerini sunarlar.
    • En yüksek teklifi veren alıcı, mülkü satın alma hakkını kazanır.
  6. Satışın Tamamlanması:
    • Açık artırmayı kazanan alıcı, belirlenen süre içinde satış bedelini ödemek zorundadır.
    • Ödeme yapıldıktan sonra, tapu devir işlemleri gerçekleştirilir ve mülk yeni sahibine resmi olarak devredilir.
  7. Hissedarların Hakları:
    • Hissedarların, açık artırmaya katılma veya kendi mülklerini satın alma hakkı vardır. Bu, hissedarların mülkü üçüncü şahıslara kaptırmadan önce kendilerinin satın alabilme fırsatını garanti altına alır.

Açık artırma süreci, izale-i şuyu davasının adil ve şeffaf bir şekilde sonuçlanmasını sağlamak için önemli bir mekanizmadır. Hissedarların ve alıcıların, sürecin nasıl işlediğini anlamaları ve buna göre hareket etmeleri gerekmektedir.

Kira tespit davası başlıklı yazımızı incelediniz mi ?

]]>
https://www.tkhukuk.com.tr/ortakligin-giderilmesi-davasi/feed/ 0
Kat ( Arsa Payı ) Karşılığı İnşaat Sözleşmesi https://www.tkhukuk.com.tr/kat-karsiligi-insaat-sozlesmesi/ https://www.tkhukuk.com.tr/kat-karsiligi-insaat-sozlesmesi/#respond Wed, 10 Apr 2024 11:02:50 +0000 https://www.tkhukuk.com.tr/?p=2832 Kat ( Arsa Payı ) Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Devamı »

]]>
Kat karşılığı (arsa payı karşılığı) inşaat sözleşmesi, arsa sahibi ile inşaat şirketi arasında yapılan ve arsanın bir kısmının ya da tamamının inşaat şirketine verilmesi karşılığında, inşaat şirketinin bu arsa üzerine bina yapması ve bunun belirli bir kısmını arsa sahibine vermesi anlaşmasıdır. Bu tür sözleşmeler, genellikle arsa sahibinin nakit para yerine, tamamlanan projeden daire veya işyeri gibi gayrimenkuller almayı tercih ettiği durumlarda kullanılır. İşte bu sözleşmenin temel özellikleri:

  1. Taraflar: Sözleşme, arsa sahibi ile inşaat şirketi (müteahhit) arasında yapılmaktadır. Arsa sahibi, arsasını inşaat yapılması için müteahhite verirken, müteahhit arsa üzerinde inşaat yapmayı taahhüt eder.
  2. Karşılıklı Hak ve Yükümlülükler: Sözleşmede, inşaat şirketinin yapacağı bina içinde arsa sahibine kaç adet bağımsız bölüm (daire, dükkan vs.) verileceği, bunların büyüklüğü, kalitesi ve teslim tarihleri belirlenir. Aynı zamanda, inşaatın maliyeti, kullanılacak malzemeler ve yapım standartları gibi detaylar da sözleşmede yer alır.
  3. Yapım Süreci ve Denetim: İnşaat süreci, genellikle belirli aşamalarda ilerler ve arsa sahibi veya yetkilendirdiği bir kişi tarafından denetlenebilir. Bu, inşaatın sözleşme şartlarına uygun olarak ilerlediğinden emin olmak için önemlidir.
  4. Riziko Paylaşımı: Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, riskleri taraflar arasında paylaştırır. İnşaatın maliyet artışları, beklenmedik gecikmeler veya diğer olası sorunlar sözleşmede nasıl ele alınacağı konusunda detaylar içerir.
  5. Teslim ve Tapu İşlemleri: İnşaat tamamlandığında, arsa sahibine ait olan bağımsız bölümlerin tapuları, sözleşmede belirlenen şartlara göre arsa sahibine devredilir.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, özellikle büyük şehirlerde ve değerli arsalar üzerinde tercih edilen bir yöntemdir. Bu tür bir anlaşma, arsa sahibi için nakit ihtiyacı olmadan gayrimenkul geliştirme fırsatı sunarken, inşaat şirketine de başlangıç sermayesi olmadan proje geliştirme imkanı sağlar.

Kat Karşılığı Ne Demek ?

“Kat karşılığı” terimi, genellikle inşaat sektöründe kullanılan bir kavramdır ve bir tür gayrimenkul geliştirme anlaşmasını ifade eder. Bu anlaşmada, arsa sahibi arsasını bir inşaat şirketine (müteahhit) verir, karşılığında da tamamlanan projeden belirli sayıda daire, iş yeri veya başka türden gayrimenkul alır. Temel olarak, arsa sahibi, arsasını sermaye olarak sunarken, müteahhit de bu arsada bina veya binalar inşa ederek gayrimenkul projesini gerçekleştirir.

Kat Karşılığı Anlaşmasının Temel Unsurları:

  • Arsa Sahibi ve Müteahhit: Anlaşmanın iki temel tarafı vardır. Arsa sahibi, inşaat yapılacak arsayı sağlar; müteahhit ise arazi üzerine bina veya binalar inşa eder.
  • Karşılıklı Yarar: Her iki taraf da bu anlaşmadan fayda sağlar. Arsa sahibi, nakit para harcamadan gayrimenkul sahibi olurken, müteahhit de başlangıç sermayesi olmadan bir inşaat projesi geliştirme şansı bulur.
  • Proje Paylaşımı: Tamamlanan inşaat projesinden elde edilen bağımsız bölümler (daireler, dükkanlar vb.), önceden belirlenen bir oranda arsa sahibi ve müteahhit arasında paylaşılır.
  • Sözleşme: Kat karşılığı anlaşması, genellikle detaylı bir sözleşme ile resmileştirilir. Bu sözleşme, tarafların hak ve yükümlülüklerini, proje detaylarını, teslim tarihlerini ve diğer önemli koşulları içerir.

Kat karşılığı anlaşmalar, özellikle değerli arsaların olduğu büyük şehirlerde popüler bir gayrimenkul geliştirme yöntemidir. Bu tür anlaşmalar, her iki tarafın da risk ve yatırımlarını optimize etmesine olanak tanır.

Kat (Arsa Payı) Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Arsa Sahibinin Sorumluluğu

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde arsa sahibinin sorumlulukları, genellikle sözleşmede detaylı bir şekilde belirlenir. Bu tür bir sözleşmede arsa sahibinin temel sorumlulukları şunları içerir:

  1. Arsa Teslimi: Arsa sahibi, inşaatın başlayabilmesi için arsayı müteahhite boş ve inşaata uygun durumda teslim etmekle yükümlüdür. Arsa üzerindeki her türlü engelin kaldırılması, arsa sahibinin sorumluluğundadır.
  2. Tapu ve Ruhsat İşlemleri: Arsa sahibi, arsanın tapu kaydını ve gerekli inşaat ruhsatı gibi belgeleri sağlamakla yükümlüdür. Bu, inşaatın yasal olarak başlaması için gereklidir.
  3. Hukuki Sorumluluklar: Arsa sahibi, arsanın hukuki açıdan herhangi bir sorun taşımadığına dair güvence vermelidir. Bu, arsanın üzerinde herhangi bir ipotek, haciz veya benzeri bir yük olmamasını içerir.
  4. Sözleşmeye Uyum: Arsa sahibi, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde belirtilen şartlara uygun davranmalıdır. Bu, müteahhide inşaatı tamamlamak için gerekli olan koşulları sağlamak anlamına gelir.
  5. İnşaat Sürecinin Takibi: Arsa sahibi, inşaat sürecini takip etmek ve müteahhit tarafından yapılan çalışmaların sözleşme şartlarına uygunluğunu denetlemekle sorumludur.
  6. Finansal Yükümlülükler: Eğer sözleşmede öngörülmüşse, arsa sahibi belirli finansal katkılarda bulunabilir. Bu, genellikle proje bazında ve sözleşmede belirtilen özel şartlara bağlıdır.
  7. Müteahhide Bilgi Verme: Arsa sahibi, arsa veya planlanan inşaatla ilgili her türlü bilgiyi, belgeyi ve planı müteahhitle paylaşmakla yükümlüdür. Bu, projenin sorunsuz bir şekilde ilerlemesi için önemlidir.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde arsa sahibinin sorumlulukları, projenin başarıyla tamamlanmasında kritik bir role sahiptir. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi, hem inşaatın zamanında ve plana uygun şekilde tamamlanmasını sağlar hem de taraflar arasındaki hukuki ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunur.

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Tapu Devri

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde tapu devri, projenin tamamlanmasının ardından gerçekleşen önemli bir süreçtir. Bu süreç, arsa sahibi ile müteahhit arasında yapılan anlaşmanın bir parçası olarak, tamamlanan projeden arsa sahibine ait olacak bağımsız bölümlerin (örneğin daireler, ofisler) tapularının arsa sahibine devredilmesini içerir. İşte bu süreçte dikkat edilmesi gereken önemli noktalar:

  1. Projenin Tamamlanması: Tapu devri için ilk şart, inşaat projesinin sözleşmede belirtilen standartlara ve zaman çizelgesine uygun olarak tamamlanmış olmasıdır. İnşaatın bitirilmesi ve gerekli tüm belediye ve devlet denetimlerinden geçmesi gerekmektedir.
  2. İskan Belgesi: Projenin tamamlandığını ve yapı kullanma izin belgesi (iskan) alındığını gösteren belge gereklidir. İskan belgesi olmadan tapu devri işlemi yapılamaz.
  3. Sözleşmedeki Paylaşım Oranı: Sözleşmede belirlenen oranlara göre, arsa sahibine düşen bağımsız bölüm veya bölümlerin neler olduğu net bir şekilde belirtilmelidir. Bu bölümlerin hangi daireler veya iş yerleri olduğu, metrekareleri ve konumları gibi detaylar sözleşmede açıkça tanımlanır.
  4. Tapu Devri: İskan alındıktan ve tüm yasal gereklilikler tamamlandıktan sonra, arsa sahibine ait olan bağımsız bölümlerin tapuları, tapu dairesinde yapılan işlemlerle arsa sahibinin adına devredilir. Bu işlem sırasında, genellikle tapu harçları ve diğer yasal ücretler ödenir.
  5. Müteahhitin Sorumlulukları: Müteahhit, tapu devri işleminin sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli tüm belgeleri sağlamak ve işlemleri zamanında tamamlamakla yükümlüdür.
  6. Resmi Kayıtlar: Tapu devri işlemi tamamlandığında, yeni tapu kayıtları resmi olarak tapu dairesinde güncellenir ve bağımsız bölümler resmen arsa sahibinin mülkiyetine geçer.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde tapu devri, projenin başarıyla tamamlanması ve sözleşme şartlarının yerine getirilmesi sonucunda gerçekleşir. Bu süreç, yasal ve bürokratik adımlar içerdiğinden, genellikle hukuki destek ve danışmanlık gerektirir.

Kat (Arsa Payı) Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Dikkat Edilmesi Gereken Maddeler

Kat (Arsa Payı) Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Dikkat Edilmesi Gereken Maddeler

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, hem arsa sahibi hem de müteahhit için önemli mali ve hukuki sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, sözleşme yapılırken dikkat edilmesi gereken bazı önemli hususlar vardır:

  1. Sözleşmenin Noter Onayı: Sözleşmenin noter tarafından onaylanması, hukuki geçerliliğini ve tarafların anlaşmayı ciddi şekilde ele aldığını gösterir.
  2. Tarafların Detaylı Bilgileri: Sözleşmede, arsa sahibi ve müteahhitin tam ve doğru bilgileri yer almalıdır. Şirket ismi, adres, temsilci bilgileri gibi unsurlar net bir şekilde belirtilmelidir.
  3. Arsa Bilgileri: Arsanın yeri, büyüklüğü, imar durumu ve tapu bilgileri gibi detaylar açık ve net bir şekilde sözleşmede tanımlanmalıdır.
  4. İnşaat Projesi Detayları: Yapılacak inşaatın özellikleri, nitelikleri, büyüklüğü ve tasarımı gibi detaylar sözleşmede belirtilmelidir.
  5. Yapım Süreci ve Teslim Tarihi: İnşaatın başlangıç ve bitiş tarihleri, yapım sürecindeki aşamalar ve teslim tarihleri sözleşmede net bir şekilde tanımlanmalıdır.
  6. Mali Koşullar: İnşaatın maliyeti, arsa sahibine verilecek bağımsız bölümler ve herhangi bir ödeme planı, sözleşmede açıkça belirtilmelidir.
  7. Kalite Standartları ve Teknik Şartnameler: İnşaat malzemelerinin kalitesi, yapının standartları ve teknik özelliklerinin tanımları, sözleşmede yer almalıdır.
  8. Hak ve Yükümlülükler: Tarafların hakları, yükümlülükleri ve sözleşmeden doğan sorumlulukları net bir şekilde ifade edilmelidir.
  9. Ceza Koşulları ve Garantiler: İşin zamanında ve sözleşme şartlarına uygun olarak tamamlanmaması durumunda uygulanacak cezai şartlar ve garantiler belirlenmelidir.
  10. Fesih Hakkı ve Koşulları: Sözleşmenin hangi şartlar altında feshedilebileceği ve fesih durumunda tarafların hak ve yükümlülükleri tanımlanmalıdır.
  11. Anlaşmazlıkların Çözümü: Taraflar arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların nasıl çözüleceği, hangi hukuki yolların izleneceği belirtilmelidir.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, detaylı ve kapsamlı bir hukuki belge olduğu için, sözleşme yapılırken deneyimli bir hukuk danışmanından destek almak çok önemlidir. Bu, sözleşmenin her iki tarafın da menfaatlerini koruyacak şekilde adil ve dengeli olmasını sağlar.

Kat (Arsa Payı) Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Müteahhidin Yükümlülükleri Nelerdir ?

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde müteahhidin (inşaat şirketi) temel yükümlülükleri, projenin başarıyla tamamlanmasını ve arsa sahibi ile yapılan anlaşmanın şartlarının yerine getirilmesini sağlamak üzerine kuruludur. İşte müteahhidin başlıca yükümlülükleri:

  1. Proje ve İnşaatı Yönetme: Müteahhit, sözleşmede belirtilen teknik şartnamelere ve projelere uygun olarak inşaatı yönetmek ve tamamlamakla yükümlüdür.
  2. Kalite Standartlarına Uyma: İnşaat malzemeleri ve işçiliğin, sözleşmede belirlenen kalite standartlarına ve mevzuata uygun olması gerekmektedir.
  3. Zamanında Teslim: Müteahhit, inşaatı ve bağımsız bölümleri (daire, dükkan vs.) sözleşmede belirtilen teslim tarihine ve koşullarına uygun olarak tamamlayıp teslim etmekle yükümlüdür.
  4. Mali Yükümlülükler: İnşaatın maliyetini, finansmanını ve sözleşme kapsamında varsa diğer mali yükümlülükleri yönetmek müteahhidin sorumluluğundadır.
  5. Yasal İzin ve Belgeler: Gerekli tüm yasal izinlerin, ruhsatların ve belgelerin (örneğin, inşaat ruhsatı, iskan belgesi) alınması ve sürecin yasalara uygun yürütülmesi müteahhidin sorumluluğundadır.
  6. Arsa Sahibi ile Koordinasyon: Müteahhit, projenin ilerleyişi, değişiklikler ve önemli gelişmeler hakkında arsa sahibi ile düzenli olarak iletişim kurmalı ve koordinasyonu sağlamalıdır.
  7. Risk Yönetimi: İnşaat sürecinde ortaya çıkabilecek riskleri (teknik, finansal, hukuki) yönetmek ve bu risklere karşı önlemler almak müteahhidin sorumluluğundadır.
  8. Garanti ve Bakım: İnşaat sonrası, yapılan işler için belirli bir süre garanti vermek ve gerektiğinde bakım yapmak müteahhidin yükümlülükleri arasındadır.
  9. Anlaşmazlıkların Çözümü: Sözleşmede ortaya çıkabilecek herhangi bir anlaşmazlık durumunda, müteahhit, sorunların çözümü için gerekli adımları atmalı ve anlaşmazlıkları çözmek için girişimde bulunmalıdır.

Müteahhidin bu yükümlülükleri, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve taraflar arasındaki ilişkilerin dengeli bir biçimde devam etmesi için kritik öneme sahiptir.

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Arsa Sahibinin Yükümlülükleri Nelerdir ?

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde arsa sahibinin yükümlülükleri, sözleşmenin adil ve düzgün bir şekilde uygulanabilmesi için önemlidir. İşte arsa sahibinin başlıca yükümlülükleri:

  1. Arsa Teslimi: Arsa sahibi, müteahhite arsayı belirlenen tarihte ve sözleşmede belirtilen şartlara uygun olarak teslim etmekle yükümlüdür. Arsa, inşaata hazır durumda olmalıdır.
  2. Tapu ve Hukuki Durum: Arsa sahibi, arsanın tapu durumunun net olduğunu ve üzerinde herhangi bir hukuki engelin (ipotek, haciz vb.) bulunmadığını garanti etmelidir.
  3. Ruhsat ve İzinler: İnşaatın başlayabilmesi için gerekli tüm ruhsatların ve izinlerin alınmasında arsa sahibi destek sağlamalıdır.
  4. Sözleşme Koşullarına Uyma: Arsa sahibi, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde belirtilen tüm koşullara ve taahhütlere uymakla yükümlüdür.
  5. Bilgi ve Belge Sağlama: İnşaat süreci boyunca gerekli olan tüm bilgi ve belgelerin müteahhide zamanında sağlanması gerekmektedir.
  6. İletişim ve İşbirliği: Arsa sahibi, proje boyunca müteahhit ile düzenli iletişim ve işbirliği yapmalı, projenin sorunsuz ilerlemesi için gerekli ortamı sağlamalıdır.
  7. Finansal Yükümlülükler: Eğer sözleşmede belirtilmişse, arsa sahibi belirli finansal yükümlülükleri (örneğin, proje giderlerine katkı) üstlenebilir.
  8. Anlaşmazlık Çözümü: Olası anlaşmazlıkların çözümünde arsa sahibi, müteahhit ile işbirliği yapmalı ve çözüm yolları aramalıdır.
  9. Tapu Devri ve Diğer Yükümlülükler: İnşaat tamamlandığında ve bağımsız bölümler arsa sahibine devredilecekse, bu devir işlemlerini yerine getirmek de arsa sahibinin yükümlülükleri arasındadır.

Arsa sahibinin bu yükümlülüklerini yerine getirmesi, projenin başarılı bir şekilde tamamlanmasında ve taraflar arasındaki ilişkilerin sağlıklı bir şekilde devam etmesinde kritik bir rol oynar. Bu nedenle, arsa sahibi ve müteahhit arasındaki anlaşmanın açık, adil ve her iki tarafın haklarını koruyacak şekilde düzenlenmiş olması önemlidir.

Kat (Arsa payı) Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Davası Nasıl Açılır ?

Kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle ilgili bir dava açmak, sözleşmenin koşullarının ihlal edilmesi veya anlaşmazlıkların çözülememesi durumunda gerçekleşir. Davanın açılması için izlenmesi gereken adımlar şunlardır:

  1. Ön İnceleme ve Belge Toplama: Davayı açmadan önce, sözleşmenin koşulları, yapılan işler ve yaşanan anlaşmazlıklarla ilgili tüm belge ve kanıtlar toplanmalıdır.
  2. Hukuki Danışmanlık: Bir avukat ile görüşülerek durumun hukuki yönleri değerlendirilmelidir. Avukat, dava süreci, olası sonuçlar ve izlenmesi gereken strateji hakkında bilgi verecektir.
  3. İhtarname Gönderme: Anlaşmazlığın çözülebilmesi için karşı tarafa hukuki bir ihtarname gönderilebilir. İhtarname, sorunun mahkemeye gitmeden çözülmesi için son bir fırsat sunar.
  4. Dava Dilekçesi Hazırlama: Anlaşmazlık çözülemezse, dava açmak için bir dava dilekçesi hazırlanmalıdır. Bu dilekçede, talepler, yaşanan anlaşmazlıklar ve kanıtlar detaylı bir şekilde belirtilir.
  5. Mahkemeye Başvuru: Dava dilekçesi, ilgili mahkemeye (genellikle asliye hukuk mahkemesi) sunulur. Mahkeme, konuyla ilgili yetkili ve görevli olmalıdır.
  6. Dava Sürecinin Takibi: Dava açıldıktan sonra, mahkeme süreci başlar ve taraflar mahkemeye çağrılır. Davanın takibi, delillerin sunulması ve tanık ifadeleri gibi adımları içerir.
  7. Mahkeme Kararı: Davanın sonunda, mahkeme tarafların sunmuş olduğu delil ve beyanlar ışığında bir karar verir. Bu karar, tarafların haklarını ve sözleşmeden doğan yükümlülüklerini netleştirir.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi davası açmak, genellikle karmaşık hukuki süreçler içerir ve her iki taraf için de ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, dava sürecine başlamadan önce detaylı bir hukuki analiz yapmak ve deneyimli bir avukatla çalışmak önemlidir.

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Davası Nerede Açılır ?

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile ilgili bir dava, genellikle anlaşmazlığın niteliğine göre Türkiye’de Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılır. Dava açılacak mahkemenin belirlenmesinde, konunun özelliği ve parasal değeri önem taşır. İşte dava açma süreci ile ilgili bazı detaylar:

  1. Yetki ve Görev: Davanın açılacağı mahkeme, sözleşmede belirtilen adres veya taraflardan birinin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olabilir. Genellikle, arsanın bulunduğu yer mahkemesi, davanın açılması için yetkili ve görevli kabul edilir.
  2. Davanın Niteliği: Eğer anlaşmazlık, arsa payının paylaşımı, inşaatın kalitesi, teslim tarihi gibi konuları kapsıyorsa, bu durum Asliye Hukuk Mahkemesinde görülecek bir dava türüdür.
  3. Parasal Sınırlar: Davanın değeri, hangi mahkemede görüleceğini de etkileyebilir. Yüksek miktardaki anlaşmazlıklar, genellikle Asliye Hukuk Mahkemesinin yetki alanına girerken, daha düşük miktardaki davalarda Sulh Hukuk Mahkemeleri yetkili olabilir.
  4. Sözleşme Şartları: Taraflar arasındaki sözleşmede, dava açılacak yer ile ilgili özel bir hüküm varsa, bu durum davanın nerede açılacağını belirleyebilir. Ancak bu tür bir hüküm, yasal sınırlar içinde olmalı ve her iki taraf için de adil olmalıdır.
  5. Dava Süreci: Davayı açmadan önce, davanın niteliğine göre gerekli belge ve deliller toplanmalı ve bir avukatla hukuki danışmanlık yapılmalıdır. Avukat, dava sürecini yönetmek ve en uygun stratejiyi belirlemek için rehberlik edecektir.

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile ilgili dava, tarafların haklarının ve sözleşmenin şartlarının korunması için önemli bir hukuki yol olabilir. Bu nedenle, dava açma kararı vermeden önce konunun detaylı bir şekilde incelenmesi ve profesyonel hukuki yardım alınması önemlidir.

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Hazırlanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Hazırlanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi hazırlanırken dikkat edilmesi gereken noktalar, sözleşmenin her iki taraf için de adil ve yasalara uygun olmasını sağlamak amacıyla önem taşır. İşte bu süreçte dikkate alınması gereken temel hususlar:

  1. Tarafların Kimlik ve Yetki Bilgileri: Sözleşmede, arsa sahibi ve müteahhidin tam adı, adresi, temsilci bilgileri gibi kimlik ve iletişim bilgileri doğru ve eksiksiz bir şekilde yer almalıdır.
  2. Arsa Bilgileri: Arsanın yeri, büyüklüğü, imar durumu, tapu bilgileri ve varsa üzerindeki yükler (ipotek, haciz vb.) açıkça belirtilmelidir.
  3. İnşaat Projesi Detayları: Yapılacak inşaatın türü, büyüklüğü, nitelikleri, bağımsız bölüm sayısı ve her birinin özellikleri, kullanılacak malzeme ve işçilik standartları gibi proje detayları sözleşmede net bir şekilde tanımlanmalıdır.
  4. Yapım ve Teslim Tarihi: İnşaatın başlangıç ve bitiş tarihleri, teslim tarihleri ve inşaat sürecindeki önemli aşamalar sözleşmede belirtilmelidir.
  5. Mali Koşullar: Projenin maliyeti, finansman şekli, arsa sahibine verilecek daire veya dükkanların sayısı ve nitelikleri, herhangi bir önceden ödeme yapılacaksa bu ödemelerin miktarı ve şartları gibi mali koşullar açıkça belirtilmelidir.
  6. Kalite ve Standartlar: İnşaat malzemelerinin ve yapının kalitesi, inşaat standartları ve teknik şartnameler sözleşmede yer almalıdır.
  7. Hak ve Yükümlülükler: Tarafların hakları, yükümlülükleri ve karşılıklı sorumlulukları detaylı bir şekilde açıklanmalıdır.
  8. Fesih ve İptal Koşulları: Sözleşmenin hangi şartlarda feshedilebileceği, iptal koşulları ve bu durumlarda uygulanacak prosedürler belirtilmelidir.
  9. Anlaşmazlık Çözümü: Taraflar arasında olası anlaşmazlıkların nasıl çözüleceği, hangi hukuki yolların izleneceği konusunda hükümler içermelidir.
  10. Noter Onayı: Sözleşmenin hukuki geçerlilik kazanması ve resmiyet taşıması için noter onayından geçirilmesi gerekebilir.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, tarafların haklarını ve yükümlülüklerini belirleyen önemli bir hukuki belgedir. Bu nedenle, sözleşme hazırlanırken dikkatli olunmalı ve mümkünse uzman bir hukuk danışmanından destek alınmalıdır.

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Görevli Mahkeme

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda genellikle Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Bu tür davalarda, arsanın bulunduğu yer mahkemesi veya tarafların anlaşmasıyla belirlenen bir mahkeme yetkili olabilir. Özellikle, sözleşmenin konusu olan gayrimenkulün değeri ve niteliğine göre görevli mahkeme belirlenir. İnşaat projeleri ve gayrimenkul meseleleri, genellikle yerel yargı alanında çözülür.

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Daire Paylaşımı

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde daire paylaşımı, sözleşmenin temel unsurlarından biridir ve arsa sahibi ile müteahhit arasında yapılan anlaşma ile belirlenir. Bu paylaşım, inşaat projesi tamamlandığında arsa sahibine ve müteahhide düşen bağımsız bölümlerin (daire, ofis, dükkan gibi) nasıl dağıtılacağını belirler. İşte daire paylaşımında dikkat edilmesi gereken hususlar:

  1. Paylaşım Oranı: Sözleşmede, inşa edilecek binalardaki toplam bağımsız bölüm sayısına göre, arsa sahibi ve müteahhitin hangi oranda pay alacağı net bir şekilde belirtilmelidir. Bu oran, genellikle arsanın değeri ve inşaat maliyetleri göz önünde bulundurularak hesaplanır.
  2. Bağımsız Bölümlerin Nitelikleri: Hangi tarafların hangi bağımsız bölümleri alacağı, bu bölümlerin büyüklüğü, katı, manzarası, kalitesi gibi özellikleri sözleşmede açıkça belirtilmelidir.
  3. Kat Planı ve Proje Onayı: Daire paylaşımı, projenin kat planları ve mimari tasarımları ile uyumlu olmalıdır. Her iki tarafın da bu planları önceden görmesi ve onaylaması önemlidir.
  4. Tapu Devri: Dairelerin, inşaatın tamamlanması ve gerekli yasal izinlerin alınmasından sonra hangi şartlar altında ve ne zaman tapu olarak arsa sahibine devredileceği sözleşmede net bir şekilde tanımlanmalıdır.
  5. Değişiklikler ve Anlaşmazlıklar: Sözleşmede, projede meydana gelebilecek değişikliklerin nasıl yönetileceği ve olası anlaşmazlıkların çözümüne dair hükümler yer almalıdır.
  6. Maliyet Artışları ve Riskler: İnşaat sürecinde maliyet artışları veya beklenmeyen durumların nasıl ele alınacağı, bu durumların daire paylaşımı üzerindeki etkileri açıkça belirtilmelidir.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde daire paylaşımının adil ve şeffaf bir şekilde yapılması, sözleşmenin sağlıklı bir şekilde uygulanması ve taraflar arası ilişkilerin uzun vadede sürdürülebilir olması için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, sözleşme aşamasında tüm detayların dikkatlice ele alınması ve mümkünse bir hukuk uzmanının görüşlerinin alınması önemlidir.

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Şerhi Satışa Engel mi ?

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi şerhi, tapu kaydına işlenen bir nottur ve genellikle arsa sahibi ile müteahhit arasında yapılan anlaşmanın bir göstergesidir. Bu şerh, arsanın belirli bir inşaat projesi için müteahhit firmaya tahsis edildiğini belirtir. Peki, bu şerh arsanın satışını engeller mi? İşte detaylar:

  1. Satış Kısıtlaması: Kat karşılığı inşaat sözleşmesi şerhi, genellikle arsanın veya üzerindeki bağımsız bölümlerin satışını kısıtlar. Şerh, arsanın belli bir projeye ve müteahhit firmaya ayrıldığını gösterir, bu nedenle üçüncü şahıslara satışı sınırlar.
  2. Alıcılar Üzerindeki Etki: Şerh, potansiyel alıcıları, arsanın ya da arsa üzerindeki gayrimenkulün, söz konusu inşaat projesi dışında başka bir amaçla kullanılamayacağı konusunda bilgilendirir. Bu, alıcıların mülkü satın alma konusunda temkinli olmalarına neden olabilir.
  3. Müteahhit ile Anlaşma: Şerhin kaldırılması veya arsanın satışı, genellikle müteahhit ile yapılan anlaşmaya bağlıdır. Eğer arsa sahibi ve müteahhit arasında bir uzlaşma sağlanırsa, şerh kaldırılabilir ve arsa satılabilir.
  4. Hukuki Süreçler: Kat karşılığı inşaat sözleşmesi şerhinin kaldırılması için hukuki bir süreç izlenmesi gerekebilir. Bu süreç, tarafların anlaşmasına ve mahkeme kararlarına göre değişebilir.
  5. Mülkiyet Haklarının Korunması: Şerh, müteahhitin haklarını koruma amacı taşır ve projenin tamamlanmasını güvence altına alır. Bu nedenle, şerh, mülkün başka birisi tarafından satın alınması ve projenin bırakılması riskine karşı bir önlem olarak işlev görür.

Sonuç olarak, kat karşılığı inşaat sözleşmesi şerhi, arsanın veya üzerindeki bağımsız bölümlerin satışına bir engel teşkil edebilir. Ancak, tarafların anlaşması ve uygun hukuki prosedürlerin izlenmesi ile bu engel aşılarak mülk satılabilir. Bu süreç, genellikle hukuki danışmanlık ve dikkatli bir planlama gerektirir.

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Arsa Sahibinin Payını Satması

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında arsa sahibinin, proje tamamlandıktan sonra kendisine düşen payı (daire, iş yeri vs.) satması mümkündür, ancak bu işlem bazı koşullara ve sözleşmedeki hükümlere bağlıdır:

  1. Sözleşme Şartları: Arsa sahibinin payını satması, öncelikle kat karşılığı inşaat sözleşmesinde belirtilen şartlara uygun olmalıdır. Sözleşmede, payın ne zaman ve nasıl satılabileceği ile ilgili hükümler yer alabilir.
  2. Projenin Tamamlanması: Genellikle, arsa sahibi, inşaat projesi tamamlanmadan kendi payını satamaz. Proje tamamlandıktan ve bağımsız bölümlerin tapuları arsa sahibine devredildikten sonra, arsa sahibi kendi payını satma hakkına sahiptir.
  3. Tapu İşlemleri: Arsa sahibinin payını satması için gerekli tapu işlemleri yapılmalıdır. Bu süreçte, satış işlemi tapu dairesinde gerçekleştirilir ve alıcıya tapu devri yapılarak resmi satış işlemi tamamlanır.
  4. Müteahhit ile Anlaşma: Eğer sözleşmede belirtilmişse, arsa sahibinin payını satmadan önce müteahhit ile anlaşma yapması veya ondan onay alması gerekebilir. Bu, özellikle müteahhitin projedeki diğer haklarını ve menfaatlerini korumak için önemlidir.
  5. Banka Kredileri ve İpotekler: Eğer arsa sahibinin payı üzerinde banka kredisi veya ipotek gibi yükümlülükler varsa, bu yükümlülüklerin satış işlemi sırasında çözülmesi gerekebilir.
  6. Vergisel Yükümlülükler: Arsa sahibi, payını sattığında, bu satıştan doğan gelir üzerinden vergi yükümlülükleri olabilir. Bu vergilerin hesaplanması ve ödenmesi gerekmektedir.

Arsa sahibinin kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamındaki payını satması, hukuki ve finansal bir süreci içerir. Bu süreç, sözleşme hükümleri, mevcut yasal düzenlemeler ve taraflar arasındaki anlaşmalar çerçevesinde yönetilmelidir. Bu nedenle, bu tür bir satış işlemi yapmadan önce hukuki danışmanlık almak önemlidir.

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Şekil Şartı

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, Türkiye hukukunda belirli şekil şartlarına tabidir ve bu şartlar sözleşmenin geçerliliği için önem taşır. Bu şekil şartları şunları içerir:

  1. Noter Tasdiki: Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geçerli olabilmesi için noter tarafından tasdik edilmesi gerekmektedir. Noter tasdiki, sözleşmenin hukuki olarak bağlayıcı ve resmi olduğunu teyit eder.
  2. Yazılı Olma Zorunluluğu: Sözleşmenin yazılı olarak düzenlenmesi ve taraflar tarafından imzalanması gerekmektedir. Bu, sözleşmenin içeriğinin açık ve net bir şekilde belirlenmesini sağlar.
  3. Tarafların Bilgileri: Sözleşmede, tarafların (arsa sahibi ve müteahhit) tam ve doğru bilgilerinin yer alması gerekmektedir. Bu bilgiler, tarafların kimlik ve adres bilgilerini içerir.
  4. Arsa Bilgileri: Sözleşmede, inşaat yapılacak arsanın detaylı bilgileri belirtilmelidir. Bu, arsanın yeri, büyüklüğü, imar durumu gibi bilgileri içerir.
  5. Proje Detayları: İnşaat projesinin detayları, sözleşmede açıkça belirtilmelidir. Bu detaylar, yapılacak bina veya yapıların nitelikleri, sayısı, büyüklüğü ve kullanım amacını kapsar.
  6. Yapım ve Teslim Şartları: Sözleşme, inşaatın başlama ve bitiş tarihlerini, yapım sürecinin aşamalarını ve arsa sahibine teslim edilecek bağımsız bölümlerin detaylarını içermelidir.
  7. Mali Koşullar: Sözleşmede, inşaat maliyetleri, arsa sahibine ödenecek bedeller, varsa avans ödemeleri ve diğer finansal koşullar net bir şekilde belirtilmelidir.
  8. Hak ve Yükümlülükler: Tarafların hak ve yükümlülükleri, sözleşmede detaylı bir şekilde açıklanmalıdır.
  9. Fesih ve İptal Koşulları: Sözleşmenin hangi şartlarda feshedilebileceği veya iptal edileceği ile ilgili hükümler de sözleşmede yer almalıdır.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin şekil şartlarına uyulması, sözleşmenin hukuki açıdan geçerliliğini ve tarafların haklarının korunmasını sağlar. Bu nedenle, sözleşmenin hazırlanması ve imzalanması sürecinde hukuki danışmanlık almak önemlidir.

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde 3. Kişinin Hakları

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde genellikle iki ana taraf bulunur: arsa sahibi ve müteahhit (inşaat şirketi). Ancak bazı durumlarda, üçüncü bir taraf olarak yatırımcılar, ortaklar veya diğer ilgili kişiler de sözleşmenin bir parçası olabilir. Bu üç farklı grubun hakları şu şekilde özetlenebilir:

Arsa Sahibi

  1. Arsa Değerinin Korunması: Arsa sahibinin, arsasının değerine eş değer veya daha fazla miktarda karşılık alması sağlanmalıdır.
  2. Belirlenen Payın Alınması: Sözleşmeyle belirlenen bağımsız bölüm veya dairelerin, öngörülen kalite ve miktarda teslim alınması hakkı.
  3. Proje Sürecine Katılım: Proje geliştirme sürecinde bilgilendirilme ve gerekli durumlarda karar süreçlerine katılma hakkı.

Müteahhit

  1. İnşaatı Gerçekleştirme Hakkı: Müteahhit, sözleşme şartları çerçevesinde arsa üzerinde inşaat yapma hakkına sahiptir.
  2. Maliyet ve Kazanç Yönetimi: Projeden elde edilecek gelirler üzerinden kendi payını alma ve proje maliyetlerini yönetme hakkı.
  3. Proje Kontrolü: İnşaat sürecini, planlama ve uygulama aşamalarında kontrol etme hakkı.

Üçüncü Taraf Yatırımcı veya Ortağı

  1. Yatırımın Karşılığını Alma: Yatırım yapılan projeden belirlenen oranda kar payı veya mülk alma hakkı.
  2. Sözleşmeye Dayalı Haklar: Sözleşmede belirlenen koşullar çerçevesinde projenin gelişimi ve yönetimi hakkında bilgi alma ve karar süreçlerine katılma hakkı.
  3. Risiko ve Getiri Değerlendirmesi: Proje risklerini ve getirilerini değerlendirme hakkı, yatırımın güvencesi altında.

Her üç tarafın hakları, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde açıkça belirtilmelidir. Bu, projenin adil ve şeffaf bir şekilde yürütülmesini sağlar ve taraflar arasındaki anlaşmazlıkların önüne geçmeye yardımcı olur. Sözleşmenin hazırlanması ve imzalanması aşamasında, tüm tarafların haklarının ve yükümlülüklerinin net bir şekilde tanımlandığından emin olmak için hukuki danışmanlık almak önemlidir.

]]>
https://www.tkhukuk.com.tr/kat-karsiligi-insaat-sozlesmesi/feed/ 0
Kira Tespit Davası https://www.tkhukuk.com.tr/kira-tespit-davasi/ https://www.tkhukuk.com.tr/kira-tespit-davasi/#respond Tue, 26 Mar 2024 15:55:13 +0000 https://www.tkhukuk.com.tr/?p=2824 Kira Tespit Davası Devamı »

]]>
Kira tespit davası, kiracı ve ev sahibi arasında kira bedelinin belirlenmesi için açılan bir hukuki süreçtir. Bu dava, genellikle mevcut kira bedelinin piyasa koşullarına göre çok düşük veya yüksek olduğu durumlarda, adil bir kira bedelinin tespiti amacıyla açılır. Taraflar arasındaki anlaşmazlığı çözmek için mahkemeye başvurulur ve mahkeme, ilgili kanun ve yönetmeliklere göre bir karar verir.

Kira Tespit Davası Nasıl Açılır ?

Kira tespit davası açmak için şu adımları izleyebilirsiniz:

  1. Hukuki Danışmanlık Alın: İlk adım olarak, konusunda uzman bir hukuk danışmanından veya avukattan yardım almak önemlidir. Avukatınız, durumu analiz ederek sizin için en uygun adımları belirleyecektir.
  2. Dilekçe Hazırlama: Avukatınızın yönlendirmesiyle, kira tespit davası dilekçesi hazırlanmalıdır. Dilekçede davanın konusu, talep edilen kira bedeli, deliller ve hukuki dayanaklar yer almalıdır.
  3. Mahkemeye Başvuru: Hazırlanan dilekçe ve gerekli belgelerle birlikte mahkemeye başvuru yapılmalıdır. Başvuru işlemi, davanın görüleceği mahkeme türüne göre belirlenir.
  4. Duruşma Süreci: Mahkeme başvurunuzu değerlendirir ve duruşma tarihini belirler. Duruşma sürecinde, tarafların savunmaları alınır ve deliller incelenir.
  5. Mahkeme Kararı: Duruşma sonrasında mahkeme, kira bedelinin tespitine ilişkin kararını verir. Kararın kesinleşmesiyle birlikte dava sonlanır.

Bu adımlar genel bir rehber niteliğindedir. Her durumun kendine özgü olabileceğini unutmayın ve hukuki süreçte uzman bir danışmanla çalışmanız önemlidir. Bu süreçte avukatlarımızdan destek alabilirsiniz.

Kira Tespit Davası Şartları

Kira tespit davası açmak isteyenlerin dikkate alması gereken bazı temel şartlar vardır. İşte kira tespit davası açmak için gereken şartlar :

  1. Kiralanan Taşınmazın Niteliği: Kiralanan yerin mesken, iş yeri veya arsa gibi niteliklerinin belirlenmiş olması gerekir.
  2. Yazılı Kira Sözleşmesi: Kira sözleşmesinin yazılı olarak yapılmış olması şarttır.
  3. Kira Bedelinin Piyasa Koşullarına Uygun Olmaması: Mevcut kira bedelinin piyasa değerinden önemli ölçüde farklı olması, yani çok yüksek veya çok düşük olması.
  4. Dava Açma Zamanı: Kira tespit davası, genellikle kira sözleşmesinin başlangıcından itibaren belirli bir süre içinde açılmalıdır.

Bu şartlar, kira tespit davasının mahkeme tarafından kabul edilmesi ve işleme alınması için gereklidir.

Kira Tespit Davası Ne Zaman Açılır ?

Kira tespit davası, genellikle kira döneminin başlangıcından itibaren en geç bir yıl içerisinde açılmalıdır. Ancak kira süresi bir yıldan kısa ise, sözleşme süresinin sonuna kadar dava açma hakkı bulunmaktadır. Kiracı veya ev sahibi, piyasa koşullarına uygun olmayan kira bedelinin tespiti için bu süre zarfında mahkemeye başvurabilir. Dava sürecinin zamanında başlatılması, adil bir kira bedelinin belirlenmesinde önem taşır.

Kira Tespit Davasını Kimler Açabilir ?

Kira tespit davasını genel olarak şu kişiler veya kurumlar açabilir:

  1. Kiracılar: Kiracılar, kiraladıkları yerin kira bedelinin adil olmadığını düşündüklerinde veya kira sözleşmesiyle ilgili anlaşmazlıklar yaşadıklarında kira tespit davası açabilirler.
  2. Kiraya Verenler: Kiraya verenler, kira sözleşmesinde belirtilen kira bedelinin değiştirilmesi gerektiğini düşündüklerinde veya kiracıyla kira bedeli konusunda anlaşmazlık yaşadıklarında kira tespit davası açabilirler.
  3. Ticari Kiracılar ve Kiraya Verenler: İş yerleri veya ticari alanlarla ilgili kira sözleşmelerinde de kira tespit davası açılabilir. Ticari kiracılar ve kiraya verenler, işyeri kira bedeli konusunda anlaşmazlık yaşadıklarında bu davayı açabilirler.
  4. Mülkiyet Sahipleri veya Emlak Şirketleri: Mülkiyet sahipleri veya emlak şirketleri, ellerindeki gayrimenkullerin kira bedellerinin tespiti veya kira sözleşmesiyle ilgili uyuşmazlıkların çözümü için kira tespit davası açabilirler.

Dava açma yetkisi, Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuatlarla belirlenmiş kurallara göre belirlenir. Bu nedenle, dava açmadan önce konunun uzmanı bir avukata danışmak önemlidir.

Kira Tespit Davası Emsal Kararlar Ne Anlama Gelir ?

Kira tespit davası emsal kararlar, daha önce benzer durumlarda mahkemeler tarafından verilmiş ve benzer davalara yön verebilecek kararlardır. Bu kararlar, kira bedelinin tespitinde dikkate alınacak piyasa koşulları, kiralanan taşınmazın özellikleri ve bölgesel değerlendirmeler gibi faktörleri içerir. Emsal kararlar, mahkemelerin kira tespit davalarında nasıl bir yol izlediklerini gösterir ve bu yüzden hukuki süreçte önemli bir referans noktası oluşturur.

Kira Tespit Davası Ne Kadar Sürer ?

Kira tespit davasının süresi, davanın karmaşıklığına, mahkemenin iş yüküne ve delillerin toplanma hızına bağlı olarak değişebilir. Genellikle birkaç aydan bir yıla kadar sürebilir. Ancak, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesi ve yargılama sürecinin hızlı ilerlemesi durumunda bu süre daha da kısalabilir. Önemli olan, davanın hızlı ve etkin bir şekilde yönetilmesidir.

Kira Tespit Davası İhtar Şartı

Kira Tespit Davası İhtar Şartı
Kira Tespit Davası İhtar Şartı Nedir ?

Kira tespit davasında ihtar şartı, davanın açılabilmesi için öncelikle kiracıya veya ev sahibine, kira bedelinin tespiti konusunda yazılı bir ihtarname gönderilmesini gerektirir. Bu ihtarname, kira bedelinin ne kadar olması gerektiğine dair bir teklif içermeli ve muhataba belirli bir süre içinde cevap vermesi için zaman tanımalıdır. İhtarnamenin gönderilmesi, dava sürecinin başlaması için hukuki bir ön koşuldur.

5 (Beş) Yıldan Önce Kira Tespit Davası Açılabilir mi ?

5 yıldan önce kira tespit davası açılabilir. Kira sözleşmesinin süresinden bağımsız olarak, kira döneminin başlamasından itibaren bir yıl içinde açılabilir. Yani, kira sözleşmesinin süresi beş yıl olsa bile, kira bedelinin piyasa koşullarına uygun olup olmadığının tespiti için dava, sözleşme döneminin herhangi bir zamanında açılabilir.

Kira Tespit Davası 5 Yıl Nasıl Hesaplanır ?

Kira tespit davasında 5 yıl hesaplanırken genellikle şu adımlar takip edilir:

  1. Kira Bedelinin Belirlenmesi: Öncelikle, kira tespit davası açılan yerin kira bedeli belirlenir. Bu bedel, davanın açıldığı tarihten geriye doğru 5 yıl boyunca olan kira bedellerini kapsar.
  2. Geçmiş Kira Bedellerinin Toplanması: 5 yıl boyunca olan geçmiş kira bedelleri toplanır. Bu bedeller genellikle kira sözleşmesinde belirtilen aylık kira bedelleridir.
  3. Faiz Hesaplaması: Toplanan geçmiş kira bedellerine yasal faiz oranı uygulanarak faiz hesaplanır. Yasal faiz oranı, Türk Borçlar Kanunu’nda belirtilen orandır ve genellikle yıllık bazda hesaplanır.
  4. Toplam Kira Bedeli: Geçmiş kira bedelleri ve faizlerin toplamı, 5 yıl boyunca ödenmesi gereken toplam kira bedelini oluşturur. Bu tutar, mahkeme kararıyla belirlenir ve taraflara ödenmesi gereken miktar olarak belirlenir.

Bu adımlar genel bir rehber niteliğindedir ve her durumun kendine özgü detayları olabilir. Kira tespit davası sürecinde, davanın tarafları ve mahkeme tarafından belirlenen yöntemlere göre hesaplamalar yapılır. Bu nedenle, dava sürecinde uzman bir avukata danışmak önemlidir.

Kira Tespit Davası Masrafları

Kira tespit davası masrafları genellikle şunları içerir:

  1. Harçlar: Dava açma harçları, mahkeme masrafları ve diğer resmi ücretler.
  2. Avukatlık Ücretleri: Avukatla çalışmanın getirdiği maliyetler.
  3. Belge ve Delil Masrafları: Dava sürecinde sunulan belge ve delillerin kopyalanması veya çoğaltılması için yapılan masraflar.
  4. Bilirkişi Ücretleri: Gerekli durumlarda mahkeme tarafından atanan bilirkişilerin ücretleri.
  5. Tanık Giderleri: Tanıkların ifade vermek için yapılan masraflar.
  6. Yargılama Masrafları: Duruşma sırasında oluşabilecek masraflar (örneğin, duruşma salonu kirası).

Bu masraflar, dava sürecinin karmaşıklığına ve uzunluğuna bağlı olarak değişebilir. Daha net bir bilgi için avukatınızdan veya ilgili hukuk mercilerinden yardım alabilirsiniz.

Kira Tespit Davası Avukatlık Ücreti

Kira tespit davası için avukatlık ücreti, avukatın tecrübesi, davanın karmaşıklığı ve yerel piyasa koşullarına göre değişebilir. Genellikle, avukatlar bu tür davalar için sabit bir ücret ya da kira bedelinin bir yüzdesi olarak ücret talep edebilirler. Avukatlarımızla ile görüşülerek net bir ücret belirlenmesi yapabilirsiniz.

Kira Tespit Davası Masraflarını Kim Öder ?

Kira tespit davası masraflarını genellikle dava açan taraf öder. Bu masraflar arasında mahkeme harçları, avukatlık ücretleri, bilirkişi ücretleri ve diğer resmi masraflar yer alır. Ancak, dava sonucunda mahkeme kararıyla karşı tarafın masrafları da ödemesine hükmedilebilir. Masrafların kim tarafından ödeneceği ve ne kadarının ödeneceği, mahkeme kararına bağlıdır ve her durum farklılık gösterebilir. Bu nedenle, dava sürecindeki masrafların detayları ve sorumluluğu, mahkeme kararıyla belirlenir.

Kira Tespit Davası Dilekçe Örneği

Kira tespit davası dilekçesi, mahkemeye sunulan resmi bir belgedir ve genellikle davanın konusu, talep edilen kira bedeli, davanın hukuki dayanakları ve talep eden tarafın (kiracı veya ev sahibi) bilgilerini içerir. Avukatınız bu dilekçeyi, özel durumunuzu ve hukuki gereklilikleri dikkate alarak hazırlayacaktır. Dilekçe örneği için genellikle avukatlarla veya hukuki danışmanlık hizmetleriyle çalışmak en doğru yaklaşımdır.

Kira Tespit Davası Dilekçe Örneği:


[Adınız Soyadınız]

[Adresiniz]

[Telefon Numaranız]

[E-posta Adresiniz]

[İlgili Mahkemenin Adı]

[Tarih]

Konu: Kira Tespit Davası Dilekçesi

Sayın Hakim,

Ben, [adınız soyadınız], [kiralanan yerin adresi] adresinde bulunan taşınmazın kiracısı/ev sahibi olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca kira bedelinin tespiti talebiyle dava açma gerekliliği hasıl olmuştur.

Kira sözleşmemiz [sözleşme başlangıç tarihi] tarihinde başlamış olup, mevcut kira bedeli piyasa koşullarına göre [düşük/yüksek] olduğundan adil bir kira bedelinin tespit edilmesini talep ediyorum.

Bu çerçevede, mahkemenizin [ilgili adres] adresinde bulunan taşınmaz için adil bir kira bedelinin tespitine karar vermesini saygılarımla arz ve talep ederim.

Ekler:

  1. Kira sözleşmesi fotokopisi
  2. Piyasa kira bedellerine ilişkin belgeler

[İmzanız]


Bu örnek, genel bir kira tespit davası dilekçe yapısını göstermektedir. Özel durumunuz ve hukuki gereklilikler için bir avukatla danışmanız önemlidir. Avukatlarımız ile görüşerek destek alabilirsiniz.

Kira Tespit Davası Sonuçları

Kira tespit davası sonuçları, mahkeme tarafından belirlenen yeni kira bedelinin tespit edilmesiyle sonuçlanır. Bu süreç, mevcut kira bedelinin piyasa değerlerine göre adil olup olmadığının değerlendirilmesini içerir. Davanın sonucunda, mahkeme kira bedelini artırabilir, azaltabilir ya da mevcut bedeli uygun bulabilir. Sonuç, kiralanan taşınmazın konumu, özellikleri ve piyasa koşulları gibi faktörlere göre değişebilir.

Geriye Dönük Kira Tespit Davası

Geriye Dönük Kira Tespit Davası
Geriye Dönük Kira Tespit Davası Ne Demek ?

Geriye dönük kira tespit davası, kira sözleşmesinin geçmiş dönemlerinde uygulanan kira bedellerinin gözden geçirilmesi ve adil bir kira bedelinin tespit edilmesi amacıyla açılan bir hukuki süreçtir. Bu tür bir dava genellikle kiralanan yerin piyasa değerinin değiştiği durumlarda ortaya çıkar ve belirli bir geriye dönük süreyi kapsar. Mahkeme, geçmiş dönemlerde uygulanan kira bedellerinin hukuka uygunluğunu değerlendirir ve gerektiğinde yeni bir kira bedeli belirler.

Kira Tespit Davası Harç Hesaplama

Kira tespit davası harç hesaplama işlemi, dava açılacak olan mahkemenin ilgili harç tarifelerine göre yapılır. Genellikle kira tespit davası için ödenmesi gereken harç miktarı, davanın değerine, talep edilen kira bedelinin tutarına ve mahkeme masraflarına göre belirlenir. Harç hesaplama işlemi için mahkemenin web sitesi veya ilgili hukuk danışmanlarından yardım alınabilir. Detaylı bilgi için avukatlarımızdan destek alabilirsiniz.

Kira Tespit Davasında Keşif Nasıl Yapılır ?

Kira tespit davasında keşif, mahkeme tarafından belirlenen bir tarihte ve yerde gerçekleşen delil toplama ve inceleme işlemidir. Bu süreç, davanın taraflarının ve mahkemenin daha doğru ve adil bir karar vermesine yardımcı olmak amacıyla yapılır. Keşif süreci şu adımları içerir:

  1. Keşif Talebi: Taraflardan biri veya mahkeme, keşif yapılmasını talep eder. Bu talep genellikle dava dosyasına eklenen bir dilekçe ile yapılır ve keşif için uygun gerekçeler belirtilir.
  2. Keşif Kararı: Mahkeme, keşif talebini değerlendirir ve uygun görürse keşif kararı verir. Kararda, keşif yapılacak yer, tarih ve keşif sırasında izlenecek yöntemler belirtilir.
  3. Keşif Yeri ve Tarihi: Keşif kararıyla belirlenen yer ve tarihte, tarafların avukatları, bilirkişiler ve mahkeme temsilcileri bir araya gelir. Keşif genellikle kira konusu olan taşınmazın fiziksel olarak incelenmesini içerir.
  4. Delillerin Toplanması: Keşif sırasında, tarafların avukatları ve bilirkişileri, delilleri toplar ve inceler. Bu deliller arasında evraklar, belgeler, fotoğraflar ve tanık ifadeleri olabilir.
  5. Rapor ve Değerlendirme: Keşif sonrasında, toplanan delillerin bir rapor halinde mahkemeye sunulması ve değerlendirilmesi süreci başlar. Bu raporlar, mahkeme kararında etkili olabilir ve davanın sonucunu etkileyebilir.

Keşif süreci, adil bir dava sonucu için önemlidir ve tarafların haklarını korumak amacıyla titizlikle yürütülür.

Kira Tespit Davası Hangi Mahkemede Açılır ?

Kira tespit davası genellikle Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılır. Sulh Hukuk Mahkemesi, genellikle kira sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların çözümlendiği mahkeme türüdür ve bu nedenle kira tespit davaları da bu mahkemede görülür. Ancak, dava konusunun niteliğine ve talep edilen kira bedelinin miktarına bağlı olarak farklı mahkemelerde de açılabilir. Örneğin, yüksek kira bedeli talepleri veya ticari işletmelerle ilgili kira tespit davaları, Ticaret Mahkemesi’nde görülebilir. Bu nedenle, dava açmadan önce konunun uzmanı bir avukata danışmak faydalı olacaktır.

Kira Bedelinin Tespiti Davası

Kira bedelinin tespiti davası, kiracı ve kiraya veren arasındaki kira bedeli konusundaki anlaşmazlıkların çözümlendiği hukuki bir süreçtir. Bu davada genellikle kiracı, kiralanan yerin piyasa değerine uygun olmayan bir kira bedeli talep edildiğinde veya kira sözleşmesindeki kira bedeli konusunda anlaşmazlık yaşandığında dava açar.

Davada, mahkeme tarafından kiralanan yerin bulunduğu bölgedeki piyasa koşulları, benzer taşınmazların kira bedelleri, taşınmazın özellikleri ve diğer etkenler göz önünde bulundurularak adil bir kira bedeli belirlenir. Tarafların delilleri ve savunmaları da dikkate alınarak mahkeme kararıyla kira bedeli tespit edilir ve dava sonuçlanır. Bu süreçte tarafların avukatlık hizmetlerinden yararlanması ve hukuki süreçte haklarını korumaları önemlidir.

Kira Hukuku ve ortaklığın giderilmesi davası başlıklı yazılarımızı da inceleyebilirsiniz.

]]>
https://www.tkhukuk.com.tr/kira-tespit-davasi/feed/ 0
Ölüme Bağlı Tasarruflar Nelerdir? https://www.tkhukuk.com.tr/olume-bagli-tasarruflar-nelerdir/ https://www.tkhukuk.com.tr/olume-bagli-tasarruflar-nelerdir/#respond Mon, 07 Nov 2022 18:17:47 +0000 https://www.tkhukuk.com.tr/?p=1274 Ölüme Bağlı Tasarruflar Nelerdir? Devamı »

]]>
Ölüme bağlı hukuki işlemler, bir kişinin vefatı sonrası yürürlüğe giren ve bu vefat olayına bağlı olarak geçerliliğini kazanan tasarruflardır. Bu tür tasarruflar, medeni hukuk alanında büyük önem taşır ve genellikle mirasın nasıl paylaşılacağına dair düzenlemeler içerir. Bu işlemler iki ana kategoride incelenir: miras sözleşmesi ve vasiyetname.

Miras Sözleşmesi: Tanımı ve Özellikleri

Miras sözleşmesi, bir kişinin (murisin) ölümünden sonra geçerli olmak üzere, başka bir veya birden fazla kişi ile arasında yaptığı ve mal varlığının bölüşümünü düzenleyen bir anlaşmadır. Bu tür bir sözleşme, miras bırakanın vefatı esnasında yürürlüğe girer ve mal varlığının nasıl paylaşılacağını önceden belirler. Miras sözleşmesinin yapılabilmesi için tarafların karşılıklı rızası gerekmektedir ve bu işlem resmi olarak, noter huzurunda gerçekleştirilmelidir.

Miras sözleşmesinin geçerli sayılabilmesi için bazı hukuki şartlar bulunmaktadır. Bu şartlar arasında en önemlisi, sözleşmenin noter huzurunda yapılması ve tarafların tam ehliyete sahip olmasıdır. Tam ehliyet, kişinin hukuki işlemleri yapma yetisine sahip olması, ergin ve kısıtlı olmamak anlamına gelir. Ayrıca, miras sözleşmesinin tanıkların huzurunda yapılması ve bu tanıkların işlemin tüm aşamalarına şahitlik etmesi gerekmektedir.

Vasiyetname: Kişisel İradenin Son Sözü

Vasiyetname ise, bir kişinin ölümünden sonra mal varlığının nasıl paylaşılacağını belirlediği kişisel bir belgedir. Vasiyetname, miras bırakanın son iradesini yansıtır ve bu belge ile miras bırakan, mal varlığının kime ve nasıl dağıtılacağını özgürce belirleyebilir. Vasiyetnamenin yasal geçerliliği için belirli form şartlarına uyulması gerekmekte olup, bu şartlar kanunlarla düzenlenmiştir.

Miras sözleşmesi ve vasiyetname, ölüme bağlı tasarrufların en önemli iki örneğidir ve her ikisi de miras hukukunun temel taşlarından sayılır. Bu işlemler, mirasın adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamak, olası ihtilafları önlemek ve miras bırakanın son iradesinin yerine getirilmesini garantilemek amacıyla büyük önem taşır.

İlginizi çekebilir – Hukukta yaptırım türleri

]]>
https://www.tkhukuk.com.tr/olume-bagli-tasarruflar-nelerdir/feed/ 0
Hukukta Yaptırım Türleri https://www.tkhukuk.com.tr/hukukta-yaptirim-turleri/ https://www.tkhukuk.com.tr/hukukta-yaptirim-turleri/#respond Mon, 07 Nov 2022 18:16:04 +0000 https://www.tkhukuk.com.tr/?p=1272 Hukukta Yaptırım Türleri Devamı »

]]>
Hukuk sistemleri, toplum düzeninin korunması ve bireysel hakların güvence altına alınması için çeşitli yaptırımlar öngörür. Bu yaptırımlar, hukuki işlemlerin doğru ve adil bir şekilde yürütülmesini sağlar. Bu yazımızda, hukuki işlemlerin geçerliliği ile ilişkili temel yaptırım türlerini, yokluk ve butlan olmak üzere, detaylandıracağız.

Yokluk: Hukuki Varlığın İnkarı

Yokluk, hukuki bir işlemin baştan itibaren hiçbir geçerliliğinin olmadığını ifade eder. Bu, işlemin gerekli temel unsurlarından yoksun olması durumunda ortaya çıkar. Örneğin, yasal prosedürlere uygun olmayan bir evlilik, hukuken var olmamış kabul edilir. Yokluk durumu, hukuki bir işlem üzerinde hiçbir zaman sınırlama olmaksızın gündeme getirilebilir ve hakim tarafından da resen değerlendirilebilir.

Butlan: Hukuki Geçersizlik Durumu

Butlan, bir hukuki işlemin geçersiz olduğunu gösterir ve mutlak butlan ile nispi butlan olmak üzere iki türe ayrılır. Butlan, işlemin kurucu veya zorunlu unsurlarının eksikliği gibi sebeplerle meydana gelir. Fakat, yokluk kadar kesin bir durumu ifade etmez. Bir işlem butlan durumunda ise, işlem hukuki bir varlığa sahiptir ancak bu varlık, eksiklikler nedeniyle geçersiz kabul edilir.

Örneğin, evlilik işleminde, bir kişinin zaten evli olması durumunda yapılan ikinci bir evlilik, butlanla sonuçlanır. İkinci evlilik, zorunlu unsurlardaki eksiklik nedeniyle hukuken geçersizdir.

Yaptırımların Hukuki Sistemdeki Yeri

Hukukta yokluk ve butlan kavramları, hukuki işlemlerin geçerliliğini denetleyen önemli araçlardır. Bu kavramlar, hukuki işlemlerin yasalara uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda olası hukuki uyuşmazlıkların çözümünde de temel oluşturur. Hukuki yaptırımlar, toplumsal düzenin korunması ve bireylerin haklarının adil bir şekilde yönetilmesi için elzemdir.

Sonuç olarak, hukuki işlemlerin geçerliliği ve yaptırımların uygulanması, hukukun temel taşlarından biridir. Yokluk ve butlan gibi kavramlar, hukuki işlemlerin doğru şekilde yürütülmesini ve adaletin sağlanmasını temin eder. Bu nedenle, hukuki işlemlerin yürütülmesi sırasında bu kavramların doğru anlaşılması ve uygulanması büyük önem taşır.

İlginizi çekebilir – Zilyetliğin Korunması

]]>
https://www.tkhukuk.com.tr/hukukta-yaptirim-turleri/feed/ 0
Zilyetliğin Korunması https://www.tkhukuk.com.tr/zilyetligin-korunmasi/ https://www.tkhukuk.com.tr/zilyetligin-korunmasi/#respond Mon, 07 Nov 2022 18:14:46 +0000 https://www.tkhukuk.com.tr/?p=1270 Zilyetliğin Korunması Devamı »

]]>
Zilyetlik, bir kişinin bir eşya üzerinde fiilen hakimiyet kurması ve onu kullanması durumunu ifade eder. Bu hakimiyetin haksız bir müdahaleye uğraması halinde, zilyetliğin korunması için çeşitli hukuki yollar mevcuttur. Bu yazıda, zilyetliğin korunmasına yönelik başvurulabilecek üç temel yolu inceleyeceğiz: zilyetliğin iadesi davası, taşınmazlarda idari başvuru ve kuvvet kullanma yolu ile zilyetliğin korunması.

Zilyetliğin İadesi Davası

Zilyetliğin İadesi Davası

Zilyetliğin iadesi davası, zilyetin kaybettiği hakimiyeti geri almak amacıyla açtığı bir davadır. Bu davada, mülkiyet hakları veya nasıl zilyet olunduğu gibi konular değil, yalnızca zilyetliğin kendisi koruma altına alınır. Bu tür bir dava, zilyetliği kaybeden herhangi bir kişi tarafından, hatta hırsızlık gibi haksız yollarla zilyetlik kazanmış olsalar bile açılabilir. Ancak, mahkeme, zilyetliğin nasıl kazanıldığına değil, yalnızca zilyetliğin kaybedilip kaybedilmediğine odaklanır. Zilyetliğin iadesi davası, öğrenme tarihinden itibaren iki ay ve olayın gerçekleştiği tarihten itibaren genel olarak bir yıl içinde açılmalıdır. Bu süreler geçtikten sonra dava açma hakkı zaman aşımına uğrar.

Taşınmazlarda İdari Başvuru

Taşınmaz mallar söz konusu olduğunda, zilyetliğin korunması için idari makamlara başvuru yapılabilir. Bu yöntem, özellikle taşınmaz malların zilyetliğinde meydana gelen haksız işgallerde tercih edilen bir yol olup, ilgili idari makamların müdahalesiyle hızlı bir çözüm sağlanabilir. Bu süreçte, idari makamların verdiği kararlar, zilyetliğin haksız el değiştirmesini önlemeye yönelik önlemleri içerebilir.

Kuvvet Kullanma Yolu İle Zilyetliğin Korunması

Hukuk sistemi, bazı durumlarda zilyetlerin kendi haklarını korumak için meşru savunma veya zaruri müdafaa gibi kuvvet kullanma hakkını tanır. Bu, özellikle zilyetliğe yapılan ani ve haksız müdahalelere karşı zilyetin kendini ve zilyetliğini korumasına olanak tanır. Ancak bu yöntem, yalnızca zilyetliğe yapılan müdahalenin anlık ve kaçınılmaz olduğu durumlarla sınırlıdır ve kullanılan kuvvetin orantılı olması gerekir.

Zilyetliğin Korunması Örnek Olay

Bir kişinin otomobili çalındığında ve aracın kim tarafından çalındığı biliniyorsa, zilyetlik iadesi için sulh hukuk mahkemesine başvurulabilir. Bu durumda, aracın çalındığı tarihten itibaren iki ay içinde veya genel olarak olayın gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açılmalıdır. Mahkeme, aracın mülkiyeti üzerinde değil, yalnızca zilyetlik üzerinde karar verir ve gerekli görülürse, araç zilyetliğin iadesi kararıyla sahibine geri verilir.

Zilyetliğin korunması, hukuki düzenin önemli bir parçasıdır ve zilyetlerin haklarını çeşitli yollarla savunmalarına olanak tanır. Her bir yöntem, özel durum ve koşullara göre değerlendirilmelidir.

İlginizi çekebilir – Hukukta yaptırım türleri

]]>
https://www.tkhukuk.com.tr/zilyetligin-korunmasi/feed/ 0